20.10.2009

"Eyes Wide Shut"



'Kurban edilecek 'gayri yahudi', yedi yaşından küçük bir çocuktur. Bunun için en mükemmel ve sıhhatli bir çocuk seçilir, ve damarında tek damla kan kalmayıncaya kadar kanı akıtılır. Yalnız bununla kalmayıp zavallı çocuk tıpkı Hazreti İsa gibi bir çarmıha gerilerek işkenceye tabi tutulur, vücudunda yaralar açılır, başına dikenlerden bir çelenk konur, 

sünnet edilir, çocuğun kanı ya kurutularak kullanılır, ya da hamursuza katılır.'



İĞNELİ FIÇI: 


Yahudilerde iki türlü kanun sistemi mevcuttur. Bunlardan biri, Eksoterik diye adlandırılan ve Musa'nın kanunları ile diğer Tevrat peygamberlerinin kanunlarını ele alan sistem, ve bir de Esoterik diye adlandırılan ve gizli büyücülük ve okültizm esaslarına dayanan ve Rabbiler tarafından tatbik edilen gibi Kabala kanunlarının tatbik olunduğu sistemdir. 

Asıl korkunç olanı bu ikinci sistemdir ki, bütün kanlı dinî ayin cinayetlerini teşvik etmiş ve tatbik mevkiine sokmuştur. 

Yahudiler bile bu kanlı ayinler iddiasına itiraz edemeyip bilakis kabul etmektedirler, işte bir misal: 

Yahudi Bernard Lazare, 1934 de yayınlandığı L'Antisemitisme, adlı kitabının, ikinci kısmının, 215 inci sahifesinde, kanlı Yahudi ayinleri, yani iğneli fıçı vak'aları hakkında şöyle yazıyor: 

(... İğneli fıçı vakaları halk arasında yerleşmiş bir fikirdir, bu ise, tamamiyle bir masal değildir, hakikaten, Orta-Çağlarda Yahudiler sihirbazlık ve okültizm ilimlerinde çok ileri gitmişlerdi, bundan dolayıdır ki, pek tabii olarak Yahudi sihirbazlar, Kabalistik ve Talmudik âyinlerinde kan kullanmışlardir. Bu gibi âyinlerde kan kullanmak Kaldea sihirbazlığında da mühim bir yer işgal etmekte idi. Muhtemeldir ki, Yahudi sihirbazlar bu iş için gayri Yahudi çocukları kurban ederek kanlarından istifade etmiş olabilirler, işte bu efsane de bu esasa dayanmaktadır.) 

İşte Yahudi Bernard Lazare'in iğneli fıçı vakaları hakkında açık itirafı. Bu kadarı bile bize kafi gelir... 

Yahudi kanunları ve dinini çok iyi tetkik etmiş olan Alman Profesörlerinden Dr. Erich Bischoof, bu kanlı ayinler üzerinde uzun tetkiklerde bulunmuş ve entresan noktalar keşfetmiştir. 

Bilhassa Yahudilerin Kabalistik Teosopi'si hakkında yazılmış olan, (Berdiwetsch Yayınevi, 88 b) «Thikunne Zohar» adını 'taşıyan birdinî kitaptaki şu parça şayanı dikkattir:-- 

(... Hayvandan bir farkı olmıyan yabancıların öldürülmelerihakkında bir âyet vardır. Bu öldürme kanuni bir metodla yapılmalıdır. Yahudi dinine inanmıyanların, Allahımıza kurban edilmeleri icabeder.) 

Işte Yahudinin dinî kitabından bir parça, buna ne buyurulur?.. 

Bu da bize göstermektedir ki artık Yahudinin kanlı âyinleri hikayesi bir efsane olmaktan çıkmış, bir hakikattir. 

Şimdi size, ne Yahudi düşmanlarının fikirlerinden, ne de Yahudilerin kendi kanunlarından bahsedeceğim, fakat meşhur kâşif ve şarkiyatçı ilim adamı, bitaraf Britanyalı Sir Richard Burton'dan nakledeceğim bazı hakikatleri arzedeceğim. 

Sir Richard Burton, Talmud'u en ince teferruatına kadar tetkik ettikten sonra, bu kitabın nazariyelerine göre, Yahudi ve gayri - Yahudilerin münasebetlerini meydana çıkarmıştır. Bakalım Talmud'a göre Yahudi, gayri - Yahudileri nasıl telakki ediyor: 

— Aşağıdaki parçalar Sir Burton'un, (Yahudi ve Çingene) adlı, Messrs. Hutchinson Yayınevi tarafından basılan ve W. H. Wilkins'in yayınladığı kitaptan alınmıştır: — 

Sahife 73 de şöyle diyor: 

— Modern Yahudi inancının en mühim noktası şudur: Yabancı, yani bizim dinimize bağlı olmıyan insanların hepsi, kaba hayvanlardır. Onların dağda gezen sırtlanlardan daha fazla bir hakları olamaz.» 

Sahife 81 de şöyle diyor: 

— Talmud der ki, Allahımız Yahovayı memnun edecek iki kanlı âyinimiz vardır, biri Paschal Holocaust (Hamursuz Bayramı), diğeri de çocuklarımızın sünnet merasimi.» 

Bu şekilde Yahudiler Hamursuz Bayramlarına kan karıştırdıklarını itiraf etmiş oluyorlar. 

Yahudilerin kanlı cinayet ayinlerinin esasını, İbranîlerin Kasidim (Chassidim) mezhebinde aramak isab eder. Kasidizm, bazılarına göre yeni zamanlarda Polonyada meydana çıkmış bir yahudi mezhebidir, (18. Asir). Fakat 1905 Yahudi Ansik- lopedisinin IX uncu Kısım ve 661 inci sahifesinde der ki, 

«Eski Pharisis'ler, esasında kasıdım'le aynidirler Kasidim bir dereceye kadar mütaassıptırlar, ve büyücülükle iştigal ederler.» 

Gayri - Yahudilerin böylece ayinlerde kurban olarak katledilmeleri, Yahudi milletinin Müslüman ve Hıristiyanlara olan sonsuz intikam hissinin bir neticesidir. Meşhur Yahudi, Britanya Başvekili Disraeli, daima, gayri - Yahudi Avrupa Hükûmetlerinde ihtilâici zümreleri desteklemişti (Lord George Bentinck, 1852) adlı kitapta şöyle yazar: 

— Allahın seçkin kavmi sayılan Yahudiler, ne tuhaftır ki, daima Allahsızlarla ittifak etmişlerdir. Tek tanrı dinini çıkardıklarını iddia eden ve daima koyu dindar olan bu millet, ne acaiptir ki, her vakit, Komünistler, avam tabakaları, ve anarşistleri kendisine müttefik olarak kabul etmiş ve bu cereyanları kurmuş, körüklemiş ve takviye etmişlerdir.) Bütün bunları Yahudiler niçin yaptilar? Çünkü bu cereyanların milletlere zararlı olacağını biliyorlar ve gayri - Yahudi milletleri çökertmek için bu sistemi kullanıyorlardı. 

Evet, Yahudinin nihai gayesi, Hıristiyanlığı ve Müslümanlığı yok etmek ve bunların yerine, nihai Yahudi saltanatını kurmaktı. 

Cinayet âyinleri ile ilkalı olan iki mukaddes bayram günü, şunlardır: 
1. Purim Bayramı, 
2. Musevi Paskalyası. 

Birincisi, bu ikinci bayramdan bir ay evvel olur. Purim Bayramında cinayet ayini umumiyetle şöyle cereyan eder: 

— Kurban, ekseriya kâhil ve gayri - Yahudidir ve kanı için öldürülür. Bu zavallı kurbanın kanı akıtıldıktan sonra kurutulur ve toz haline getirilerek, üçgen şeklindeki kurabiyelere katilir. Bazen bu âyinlerden arta kalan kurutulmuş kan, bundan sonra gelecek bayramda kullanılmak üzere saklanır. 

Purimi müteakip olan Bayramda yapılan kanlı Ayin, birincisinden daha farklıdır. Bu sefer kurban edilecek gayri - Yahudi, yedi yaşından küçük bir çocuktur. Bunun için en mükemmel ve sıhhatli bir çocuk seçilir, ve damarında tek damla kan kalmayıncaya kadar kanı akıtılır. Yalnız bununla kalmayıp zavallı çocuk tıpkı Hazreti İsa gibi bir çarmıha gerilerek işkenceye tabi tutulur, vücudun-da yaralar açılır, başına dikenlerden bir çelenk konur, sünnet edilir çocuğun kanı ya kurutularak kullanılır, ya da hamursuza katılır. 

Birçoklarımızın, bunlar eskiden belki cereyan etmiş olan hâdiselerdir, şimdi, yirminci asırda, atom devrinde böyle şeyler olur mu? diye aklınızda bir iştifham belirebilir. 

Fakat maalesef oluyor, işte iki misal ki, aralarından 1819 sene geçmesine rağmen, hadiseler arasında en ufak bir fark var mi? 

Sene 117, vak'a, Dio Cassius'un Tarihinin 78 inci kitabinin 32 nci kısmından alınmıştır: 

—(Böylece Kirene «şimdiki Libya'da» Yahudileri Andreas'ı kendilerine lider seçerek, Romalıları ve Yunanlıları katlettiler, vücutlarını yediler ve kanlarını içtiler, birçoklarını ortadan ikiye, baştan aşağı testerelerle kestiler. Bazılarını 'vahşi hayvanlara attılar, diğerlerini teker teker öldürdüler, böylece toptan 220.000 gayri - Yahudi katledildi.- Misir'da dahi ayni şeyi yaptılar. Kıbrıs'ta ise Artemion adlı bir reisin kumandasında ayaklanan silahlı Yahudiler ani baskınlar yaparak gayri-Yahudileri pusulara düşürüp yok ettiler. Mısır ve Kıbrıs kafiliâmlarının yekünü 240.000 kişidir.) 

-Sene 1936, İngiltere'de intişar eden Daily - Mail Gazetesinin 17 Eylül tarihli nüshasından, İspanya'daki Kızıl İhtilâlin dehşetinden bahseden bir yazıdan alinmiştir: 

— «Kordoba Vilâyetinin Beana şehrinde, doksan bir cinayet işlenmiştir, bunların ekserisi kurşunla vurarak, balta ile parçalanarak, ve boğmak suretiyle yapılmıştır. Diğerleri diri diri yakıldılar. Hazret-i Meryem Manastırından zorla dışarı sürüklenen iki rahibenin boyunlarındaki madalyonlar sökülmüş ve zorla çivi ile gözlerine çakılmıştır. La Campana, Sevil vilayetinin bir şehri: Burada Kızıllar Caraballo ismindeki bir Yahudi kadının riyasetir de, bir hapishanedeki 11 şahsı öldürdüler. Mahpuslara ilk evvel yere yıkılıncaya kadar silahlarla ateş edilmiş ve sonra üzerlerine petrol dökülmüş ve ateşe verilmişlerdir, bazıları yaralı olduklarından alev, alev yanarken kıvrana kıvrana ölmüşlerdir. 

Sevil vilâyetinin, Lore del Rio şehrinde: 138 kişi katledilmiştir. Başlarında Polonyalı bir Yahudinin bulunduğu komünist güruhu, 138 milliyetperveri, bir mezarlığa sürüklemiş, bir büyük çukur kazdırmış ve bu çukurun kenarına sıralanmalarıni emretmişlerdir. Bundan sonra bu zavalıları ayaklarından ve bacaklarından vurmak suretiyle çukurun içine düşmelerini sağlamışlar ve üzerlerine diri, diri vaziyette toprak örtmüşlerdir. Anti - komünistler şehre girdikleri zaman bu ölüm çukurunun tepesinden toprağı delip çıkmış ve hâlâ hareket eden eller görmüşlerdir. Diri, diri gömülenlerin elleri.» 

Bu iki tarihin arasından 18 asır geçmesine rağmen çok fark görüyor musunuz bilmem? Fakat dikkat edilecek nokta, ikisinin başında da Yahudilerin bulunduğu ve cinayetlere onların sebep olduğudur. Öyleyse bunların yanında bir çocuk oyuncağından farksız kalan iğneli fıçı vak'aları hakkında şüpheye düşmek yersiz olur zannederim. 

İngiltere'de ilk bilinen iğneli fıçı vak'ası 1144 senesinde cereyan etmiştir. Bundan sonra zaman, zaman, birçok vak'alar buna eklenmiştir, ta ki 1290 senesinde Kral 1'inci Edvard tarafından Yahudiler toptan İngiltere'den sürülünceye kadar... 

0 zamanlarda cereyan eden iğneli fıçı vak'alarından en meşhuru 1255 senesinde cereyan etmiş olan, Linkoln'lu küçük Sen Hugh vak'asıdır. Şimdi bu vak'aları kronolojik bir sıra ile naklediyorum: 

—Sene 1144. Norviç şehrinde 12 yaşında bir İngiliz çocuğu Yahudiler tarafından kurban ediliyor ve çarmıh'a gerilerek vücudu hançerleniyor. Bu Hamursuz Bayramında cereyan etmiştir. Çocuğun cesedi bir torbanın içinde saklanmış bir halde, bir ağacın içinde bulunuyor. Hıristiyanlığı kabul etmiş bir dönme Yahudi, hadiseyi itiraf ediyor ve Yahudilerin hersene böyle bir Hıristiyan çocuğunu kurban ederek, hürriyetlerine kavuşacaklarını ve böylece Filistine tekrar dönebileceklerini söylüyor. Bu itirafı yapan Hıristiyan olmuş Yahudi, Kembriçli Teobalt, geçen sene bu hadisenin Narbonne'de cereyan ettiğini ve bu sene de piyangonun Norviç'e rastladığını söylemişti. Bu şekilde hunharca öldürülen bu zavallı çocuk o civar hıristiyanları tarafından bir aziz mertebesine yükseltmiş ve Sen Vilyam adı ile anılmıştır. Yahudiler tarafından rüşvetle elde edilen o mıntıkanın Polis müdürü, bu cinayetin failleri hakkında kanunî takibat yapmamıştı. Fakat o zamandan sonra Norviç Piskoposu olan William Turbe, bu cinayetin bir iğneli fiçi vak'ası olduğuna emin olduğunu tarihler kaydetmektedir. 

Sene 1160. Vak'anın cereyan ettiği yer İngiltere'nin Glouchaster şehridir. Harold isminde bir çocuğun cesedi nehirde bulunmuş ve vücudunda gene ayni şekilde yaralar ve çizikler görülmüştü. Bazıları yanlış olarak bu vak'anın 1160 senesinde olmuş ve Yahudiler tarafından işlenmiş bir iğneli fıçı cinayeti olduğu tesbit edilmiştir. Monumenta Germania Historicay cilt VI, tarih kitabında bundan bahsolunur, ayrıca Polychronicon, kitabında, R. Higdon, ve R. Grafton'un Chronicles adlı eserinin 46.ncı sahifesinde bahsi geçmektedir. 

Sene 1181. Bury St. Edmunds'da Hamursuz bayramında Robert isminde bir Hıristiyan çocuk kurban edilmiş. Buna karşı Hıristiyan cemaati zavallı çocuğun cesedini hazin bir merasimle mahallî kiliseye gömmüşler ve Isa gibi mukaddes olan bu cesedin bu küçük kiliseye mucizeler getireceğine inanmışlardı. Bu vak'a Kanterburi'nin Gervase Kronikinde kayıtlı olup yazarı Rohrbacher'dir. (Chronicle of Gervase of Caterbury)............ 
(Tamamı aşağıda)