12.09.2009

"99"

http://www.the99.org/
























İlk İslami çizgi roman THE 99, Allah'ın 99 sıfatının her birini temsil eden kahramanların maceralarını anlatıyor. Marvel'in yayınladığı 'Maşallah Man'lerin fikir babası ise Arap medyasının ünlü CEO'su Naif Al-Mutawa.
.
1 Mayıs 2006 yani yarından itibaren; 'Gölgelerin gücü adına'nın yerini 'Bismillahirrahmanirrahim', kırmızı pelerinin yerini siyah 'tesettür', X-Men, He-man, Spiderman veya Superman'in yeriniyse 'Maşallah Man'ler alacak. Çünkü Marvel firmasıyla anlaşarak Arap ülkelerine dünyaca ünlü çizgi kahramanları getiren Teshkeel Medya Grup, dünyada bir ilki gerçekleştirerek ilk İslami çizgi roman 'THE 99'u piyasaya sürüyor.
.
'THE 99' 99 taş ve bu taşlara sahip 99 kahramanın hikayesi. Her taşın ve dolayısıyla da her kahramanın başka bir gücü var. Bu güçlerin her biriyse Allah'ın 99 sıfatından biri. Anlayacağınız, 50'si kadın 49'u erkek olan bu kahramanlar adlarını ve güçlerini Esma-ül Hüsna'dan alıyor. Kadın kahramanlardan beş tanesi tesettürlü. Bir tanesiyse her tarafı tamamen kapalı olan bir siyah zar giyiyor. Her ne kadar bu kıyafet Batina adlı kahramana ninja görünümü veriyor olsa da böyle giyinmesinin nedeni Allah'ın Al-Batın, yani gizli olan sıfatıyla donatılmış olması.
.
Çizgi romanın hikayesi bir tür tarihi kurguyla başlıyor ve Hülagü Kaan'ın 1258'de Bağdat'ı istila ediş hikayesinden yola çıkıyor. Günümüz tarih kitaplarında bile yer alan Kaan'ın, Dar Al-Hikma'yı yani Bağdat'ın o dönem var olan en büyük kütüphanesini yakarak yüzlerce kitapla el yazmasını Dicle Nehri'ne attığı, bu yüzden de nehrin günlerce mürekkep renginde aktığı söylenir ya, işte 'THE 99' ile bu tarih biraz değişiyor. Çünkü çizgi romanda Moğollar Bağdat'ın kütüphanelerini yok etmek istiyor ama Bağdat'ın kütüphanecileri bu durumu önceden öğrenerek hemen harekete geçiyor. Bilginler derhal Kral'ın Suyu olarak bilinen Bağdat'ın tüm kütüphanelerindeki bilgileri emecek güçte efsanevi bir iksir hazırlıyor. Ama kütüphanecilerin hazırladıkları iksir Bağdat'ın tüm bilgilerini emmeden Moğollar saldırıyor. Bizimkiler de ellerindekini kaptıkları gibi kaçışıyorlar. İlk molalarındaysa bilgilerin tamamının yanlış ellere geçmemesi için iksiri bölüştürmeye karar vererek onu Nur taşları adı verilen 99 parça taşa bölüştürüyorlar. Üç kütüphaneci 33'er parça alarak dünyanın çeşitli noktalarına doğru yola çıkıyor. Belirledikleri süre sonundaysa Hac'da buluşuyorlar. Kabe'yi tavaf ettikten sonraysa İslam dünyasının önde gelen bilim ve din adamlarını biraraya getirerek onlara olanları anlatıyorlar. Bu özel toplantının sonunda, bu sırrı taşıması için İslam dünyasında Huras Al-Hikma, yani Bilginin Koruyucuları adında gizli bir örgüt oluşturuluyor. İşte bu örgütün üyeleri Nur taşlarındaki bilginin dışında olağanüstü gücü keşfediyor ve o taşların kuvvetine şahit oluyorlar. Ama tam da bu arada, yani 1492'de Granada'nın Katolikler tarafından işgal edilmesiyle taşlar birbirinden ayrılıyor. 33'ü bir şekilde Kolumbus'un; The Nina, The Pinta ve The Santa Marina adlı üç gemisiyle Yeni Dünya'ya, 33'ü İpek Yolu'ndan geçerek Asya'ya ve kalan 33'ü de Avrupa ile Afrika arasında dağılıyor. Bu hikaye hiçbir tarih kitabında yer almıyor ama dilden dile nesilleri aşarak günümüze geliyor. Tam da tüm İslam dünyası bunların sadece bir efsaneden ibaret olduğuna kanaat getirmişken bir adam çıkıyor ve hikayeyi kanıtlayabileceğini iddia ediyor. İşte bu adam, Dr. Remzi Razem tüm taşları biraraya getirerek dünyayı kötülüklerden kurtarmak için azmediyor.
.
Çizgi romanın her sayısında üç karakterin hikayesi olacak. Örneğin borsayla ilgili bir sorun olduğunda olay mahalline paradan anlayan Gani, akıllı olan ve bu sayede piyasayı açıklayabilecek Hakim ve geleceği öngörebilen Basir gidiyor. 99'un 160 bin tane üçlü kombinasyonu olduğu için, talep geldiği sürece THE 99'un hikayeleri devam edecek. Peki THE 99'da başka kimler var; her şeyi duyan Sami, tüm gerçekleri bilen Nur, şifacı Bari, inanılmaz güçlü Cabbar ve daha henüz hikayesi yazılmamış diğerleri. THE 99 eğer beklenen popülariteyi yakalarsa kim bilir belki de Marvel'ın süper kahramanlarını tarihe gömer.
.
Tashkeel Medya Grubu'nun CEO'su ve THE 99'un yaratıcısı Naif Al-Mutawa, Long Island Üniversitesi'nde aldığı psikoloji eğitiminin üstüne Columbia Üniversitesi'nde işletme mastırı yapmış. Tashkeel Medya Grubu'yla çalışmadan önceki hayatıysa bir hayli ilginç. Kuveyt'te psikolog olarak savaş mahkumlarıyla, ardından New York'ta politik işkence gören hastalarla ilgilenmiş. Bu dönemde tedavi ettiği hastaların çoğu Arap ve Afrika'lıymış. İşte tam da hayatının bu kısmında çizgi dünyasını değiştirecek bir şeyi fark etmiş; İslam dünyasının günümüzde var olan bir kahramanının olmadığını. Elektronik posta vasıtasıyla görüştüğümüz Mutawa 'Çizgi roman denince akla ya Pokemonlar ve benzerleri ya da evrim geçirmiş Fantastik Dörtlü gibi şeyler geliyor, halbuki İslam dünyasında daha önemli güçler var' diyor. Bu ona kendi insanları için kendi kültürüyle yoğrulmuş kahramanlar yaratma fikrini vermiş. Projesine 8 ülkeden 54 yatırımcının desteğiyle başlamış. Marvel Şirketi de projeye illüstratörleriyle katılmış.
.
EN GÜÇLÜ CABBAR
Gerçek adı: Nawaf Al Bilali
Boyu: Güçlendiğinde 224, normalde 193 cm
Kilosu: Güçlendiğinde 193, normalde 95 kg
Memleketi: Suudi Arabistan
Mesleği: Maceracı
Normal bir ailesi ve normal bir hayatı olan Nawaf'ın kaderi bir mayın tarlasında değişti. Üzerine bastığı için patlayan mayın onu öldürmedi ama toprağın altında bulunan değerli bir taşın Nawaf'ın derisine saplanmasına neden oldu. Ne olduğunu anlayamadan Nawaf bir anda devasa bir insana dönüştü. Ne Suudi ordusu ne de başka bir güç onu durdurabiliyordu. Hapşırsa evler yıkılıyor, adım atsa deprem oluyordu. Güçleri ve yetenekleri: İnsanüstü kuvvetli ve çok zor fiziksel zarar görecek kadar dirençli olan Nawaf kazadan beri artık aynı zamanda "Cabbar" yani "Güçlü".
.
GERÇEĞİN IŞIĞINI GÖREN NUR
Gerçek adı: Dana İbrahim
Boyu: 168 cm
Kilosu: 48 kg
Memleketi: B. Arap Emirlikleri
Mesleği: Avukat, maceracı
Dana zengin bir kız. Çocuk yaşından beri baba sevgisi hariç her şeye sahip. Babası bu açığı onu hediyelerle şımartarak kapamaya çalıştı. Dana arkadaşlarına aldığı pahalı hediyeler yüzünden hep çok popülerdi. Ama popülerliğinin sadece menfaate dayandığını fidye için kaçırılana kadar anlamadı. Haftalarca rehin kaldıktan sonra kimsenin onu kurtarmaya gelmeyeceğini anladı ve kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Kaçmak için tünel kazarken içinde tüm geleceğini değiştirecek parlak bir taş olan bir kutu buldu.
Güçleri ve yetenekleri: Dana çizgi romanda karşımıza Nur - Gerçeği Gören olarak çıkacak. Değerli taşı 'Gerçeğin ışığını' görmesini sağlıyor ve sahip olduğu ışıkla insanların kalplerindeki iyiyi ve kötüyü görebiliyor.
.
HER ŞEYİ DUYAN SAMİ
Gerçek adı: Nizar Babikr
Boyu: 165 cm
Kilosu: 70 kg
Memleketi: Fransa
Mesleği: Maceracı
Bir okul gezisinde Nizar'ın da içinde bulunduğu bir grup ormanda dolaşırken, bir diğeri nehirde boğulma tehlikesi atlatıyordu. Birbirlerinden yüzlerce metre uzakta olmalarına rağmen Nizar, arkadaşlarının çığlıklarını duydu. Sesleri takip edip arkadaşlarını bulmasına rağmen dilsiz olduğundan yardım çağıramıyordu. O anda bir mucize oldu ve Nizar arkadaşlarının çığlıklarındaki ses dalgalarını yönlendirerek yardım bulmayı başardı.
Güçleri ve yetenekleri: İnsanüstü bir şekilde sesleri duyabilme yeteneğine sahip olan Nizar ilerleyen bölümlerde karşımıza Sami-Duyan olarak çıkacak. Ayrıca sesi yönlendirme kabiliyetini de zamanla geliştirecek.
.
ŞİFA DAĞITAN BARİ
Gerçek adı: Harun Ahrens
Boyu: 183 cm
Kilosu: 72.5 kg
Memleketi: Güney Afrika
Mesleği: Maceracı
Afrika'da annesi ve kardeşleriyle yaşayan Harun'un bir gün küçük kız kardeşi hastalandı. Harun doktor bulmak için kasabaya koştu ama döndüğünde kız kardeşi ölmüştü. Onun mezarını kazarken Harun parlak bir taş buldu. Bu taşa dokunmak ona kendini daha iyi ve güçlü hissettirdi. Harun taşı kardeşinin mezarının yanına gömdü. Birkaç yıl sonra da annesi hastalandı. Onu iyileştirmek için her yolu denedikten sonra aklına o taş geldi. Taş annesini mucizevi bir şekilde iyileştirince insanlar deva bulmak için Harun'a gelmeye başladı. Ama bir süre sonra Harun inzivaya çekildi. Ta ki bir gün bir doktor onu bulup dünyayı etkileyen bir salgın için yardımını isteyene kadar.Güçleri ve yetenekleri: Harun karşımıza Bari-Şifacı olarak çıkıyor. Bari'nin dokunuşu insanların içlerindeki enerjiyi bulmasını sağlıyor.http://www.the99.org/art-1-33-Articles-1-3-109,ckl
.
.
Üç yıldır Arap dünyasında ve başka ülkelerde aylık çizgi roman olarak yayımlanan 99'un kahramanlarından her biri farklı bir ülkeden geliyor. Türk kahramanın adı: Râfi - Kaldıran. Dizide asıl adı Murat Uyaroğlu olan İstanbullu Râfi, ne kadar ağır olursa olsun herşeyi kaldırabiliyor, uçabiliyor ve “99'ların Süperman'i” olarak biliniyor. Ailesinin Ürdünlü kanadının yardımına koşup, ünlü Petra harabelerinin yakınında yaşayan Karatiba aşiretine yardım ediyor.http://yenisafak.com.tr/Dunya/Default.aspx?t=05.08.2009&i=202956
.
.
.
.

"Comic"








11.09.2009

"Gezegenler arasında hızlı ulaşım yolları"

'Gezegenler ve uyduları arasındaki çekim alanının dengelendiği noktaları izleyen uzay araçları ucuz ve hızlı ilerleyebilir.'
ABD’li astronomlar gezegen ve uydularının aralarındaki çekim alanlarının daha hızlı ve ucuz seyir sağlayacak koridorlar oluşturabileceğini belirledi. Uzay araçlarının bu manyetik koridorlarda yolculuğunu simüle eden ekip, kıvrımlı ve düşük anerjili bu patikaların haritasını çıkaracak.
.
Başlayan proje çerçevesinde gezegen ve uyduları arasındaki çekim alanları tespit edilip enerji yoğunlukları ölçülmeye çalışılacak. Buna bağlı olarak bazı koridorlaraki çekim alanlarından faydalanarak uzay raçlarının daha hızlı ve az yakıt tüketerek seyretmesi sağlanabilecek.
.
Bu koridorlar Lagrange noktası olarak bilinen ve iki cismin birbirine uyguladığı çekim kuvvetinin tam eşitlendiği noktaların birleşmesinden oluşuyor. Virginia Tech Üniversitesi’nden Prof. Shane Ross, bu denge noktalarında çekim enerjisinin çok düşük olduğunu, bu sayede oradan geçen biruzay aracının daha az yakıtla daha hızlı gidebileceğini söyledi.
Ross şöyle devam etti: “Bu ‘düşük enerji alanlı tüpler’ oldukça dar başlıyor ancak ilerledikçe genişleyip çatallanabiliyor. Bu yolu takip ettiğinizde yakıt sarfiyatı 10’da birine düşebilir. Örneğin Jüpiter’in uyduları arasında bedavaya dolaşmak mümkün.” http://www.8sutun.com/haber?id=52380
Amerikalı astronomlar yıldızlararası uzay alanında ilk kez spiral biçiminde bir manyetik alan saptadı. Manyetik alan Orion takımyıldızındaki bir gaz bulutunun etrafında tıpkı bir tirbuşon gibi kıvrılmakta.http://hussoloji.blogcu.com/uzayda-ilk-kez-spiral-manyetik-alan-saptandi_268717.html
Mıknatıssal veya manyetik alan, bir mıknatısın mıknatıssal özelliklerini gösterebildiği alandır. Mıknatısın çevresinde oluşan çizgilere de, mıknatısın o bölgede oluşturduğu manyetik alan çizgileri denir. Manyetik alan çizgilerinin yönü Kuzeyden (K) Güneye doğrudur.
Güneşin ve gezegenlerin sahip oldukları manyetik gücün ortaya çıkardığı, uzay boşluğunun ötelerine kadar yayılan dalgalarına manyetik alan kuşakları denir.
.
Bir gezegende manyetik alan oluşabilmesi için önce o gezegenin sıvı bir çekirdeğe sahip olması gerekir. Sonra çekirdekteki bu sıvının belli bir yönde hareket etmesi gerekir. Bu hareketin başlamasına sebep olan şey Güneşin manyetik alan kuşaklarıdır. Güneşin manyetik alan kuşakları Dünyamızın içindeki sıvı ile etkileşmiş ve sıvının belli bir yönde hareket etmesini sağlamıştır.
.
Güneş sistemindeki bütün gezegenlerin kendi ekseni etrafındaki hareketleri bu mekanizmaya göre olur. Geçmişte veya günümüzde sıvı bir çekirdeğe sahip olmayan cisimler üzerlerinde manyetik alan oluşturamazlar. Üzerinde manyetik alan oluşturamayan cisimler kendi eksenleri etrafında dönüş sağlamazlar.
.
Güneş sistemindeki gezegenlerin manyetik alan güçleriyle, kendi eksenleri etrafındaki dönüş hızları arasında bir orantı vardır. Merkür, Venüs, Dünya, Mars gezegenlerinin manyetik alanları zayıftır. O yüzden kendi eksenleri etrafındaki dönüş hızları düşüktür. Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün gezegenlerinin manyetik alanları güçlüdür. O yüzden kendi eksenleri etrafındaki dönüş hızları yüksektir.
.
Gezegenlerin manyetik alanlarının bir görevi de Güneşin kütle çekimine karşı tampon etkisi yaratmaktır. Dünyamızın manyetik alanı Dünyamızın Güneşe daha fazla yaklaşmasını engeller. Güneşin manyetik alan kuşakları ve Dünyamızın manyetik alan kuşakları Dünyamızı yörüngede dengede tutar. Dünyamızın çekirdek sıvısı azaldıkça, manyetik alanı biraz daha küçülecek ve Güneşe biraz daha yaklaşacağız.http://bigalioglu.blogcu.com/gunesin-ve-gezegenlerin-manyetik-alan-kusaklari_43749501.html
Yerin manyetik alanı, dünyanın sıvı dış çekirdeğindeki konveksiyon akımları ile oluşur. Dış çekirdekteki konveksiyon hareketleri, zaman içinde manyetik alanı oluşturur. Bu konveksiyon hareketlerinin dünyanın oluşumundan beri meydana geldiği düşünülmektedir. Yeryüzü çekirdeğinin içi katı , dışı sıvı demir termal hareketlerle kendi manyetik alanlarını oluşturur. Atomların yeterli bir güçle ve düzenli bir şekilde yer değiştirmesi ve yönlendirmesi kalıcı mıknatıslanmaya neden olduğundan dünyanın kabuğunda kalıcı mıknatıslanma yaratır. Dünyayı, etrafı manyetik alanla çevrelenmiş büyük küresel bir mıknatıs gibi düşünebiliriz.
Dünya manyetik alanı, kuzey ve güney kutupları olan, merkezde yerleşmiş bir dipol mıknatıs çubuk olarak ta tanımlanır. Dünyanın dönüş ekseni ile dipolün ekseni arasında yaklaşık olarak 11 derece fark vardır. Bu kuzey ve güney coğrafi kutuplarla, manyetik kutupların üst üste gelmediğini gösterir. Herhangi bir noktadaki yer mıknatıssal alanı, ölçülen bileşen ve yön ile belirtilir. Yerin içindeki dev mıknatıs Coğrafi kuzey-güney doğrultusuyla yaklaşık 11-15 derece lik bir açı yapacak şekilde konumlandığından pusulanın gösterdiği yön tam olarak coğrafi kuzey yönü olmayıp 11-15 derece arasında sapma yapar.

Yere yakın uzayda sürekli yağan enerji yüklü parçacıkların, uzay aracı işletimlerinde, uluslararası uzay laboratuvar ve uzay araçlarının elektriklenmesinde etkili olduğuna işaret eden Tulunay, şunları kaydetti:“Uzay havası ile etkileşimde güneş pilleri, DNA gibi örneklerde görülebilecek radyasyon kökenli bozulmalar, mikroelektronik yapıların durumlarını değiştiren tekil olaylar görülmektedir. Kozmik ışınların tetiklediği katı hal elektronikli bellek bozulmaları, artık günümüzde bir hava-uzay (aerospace) konusu olarak değil de bir otomotiv elektroniği sistem tasarımı konusu olarak bile ele alınmaktadır. Buna, günlük yaşamdan taşıt araçlarındaki güvenlik sistemlerinin tasarımı, sayısal elektronikte güvenilirliğin sınırlanması ve yüksek gerilimli elektriksel sistem tasarım ve işletimi konuları da örnek gösterilebilir.”
“Uzay havasının en önemli aktörü olan güneş fırtınaları, Manyetosfer, İyonosfer ve yer manyetik alanı fırtınalarını tetikler” diyen Tulunay, “Yere yakın uzayın, elektromanyetik dalgaların yayılımını denetleyen plazma ortamı olan İyonosfer 1920′lerin başında keşfedilmesine karşın, elektromanyetik dalganın yayılımının yasaları 1930′ların başında oluşturulabildi” dedi.http://www.seyirdefteri.info/uzay-havasi-hayatimizi-etkiliyor/

ABD'deki Minnesota Üniversitesi'nden Stefanie Brachfeld ve Subir Banerjee'nin, geçtiğimiz aylarda yayınladıkları veriler, gezegenimizin toplam manyetik alan şiddetinin, 500 yıl önce azalmaya başladığını ve bunun dikkate değer bir azalma olduğunu göstermektedir.Manyetik alanın azalması, şimdiden bazı yerlerde kendini belli ediyor. Örneğin, günümüzde ölçülen en düşük manyetik alan şiddeti, Atlantik Okyanusu'nun güneyinde bir bölgede bulunuyor. Bu bölge,yapay uydulara zarar verebilecek düzeyde, yüklü parçacıklar içeriyor.Alçak yörünge de dolanan ve yörüngeleri bu bölgeden geçen uydularda bazı bozulmalar gözleniyor. NASA'nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi'nden Jim Heirtzler, gezegenimizin manyetik kutuplarındaki alan şiddetinin azaldığını söylüyor. Ve çok kutuplu hale gelmesi nedeniyle, birkaç yüzyıl içinde, belli bölgelerdeki manyetik alan şiddetinin, sıfıra kadar düşebileceğini ilave ediyor. Normalde manyetosfer, bu parçacıklara karşı yeryüzünden yaklaşık 64.000 kilometre yüksekte, küresel bir kalkan oluşturur. Bu kalkanın zayıflaması, ya da manyetik alanın çok kutuplu hale gelerek parçalanması söz konusudur. Bunun sonucu olarak, Güneş rüzgarıyla gelen yüksek enerjili parçacıkların, atmosfere ulaşması, atmosferde ve yeryüzünde bazı yıkımlara yol açması bekleniyor.http://www.yaklasansaat.com/dunyamiz/manyetik_kalkan/manyetik4.asp

"Obruk"


Obruklar karst arazi denilen, genelde suyun kolayca eritebildiği kireçtaşları ve karbonatlar içeren düzlüklerde bulunan derin çukur şeklinde görünürler. Bu tabakalarının eriyerek meydana getirdiği derin çukurların yeraltı sularıyla dolmasıya veya yeraltı mağaralarının tavanlarının çökmesiyle oluşur. Ülkemizin yeraltı sularının 3'te 1'ini barındıran Konya Havzası'nda 20'yi aşkın obruk bulunuyor. Bunlardan en meşhuru 300 m genişliği ve 145 m derinliğiyle Kızören Obruğu. Merkez Karatay ilçesine bağlı Obruk kasabası da ismini ondan alıyor. Obrukların diğer bir özelliği de yazın ilk aylarında koyu lacivert ve yeşil olan renginin yaz ilerledikçe çivit mavisi, berrak bir renk alması. Meyil, Çıralı, Gökhöyük Obrukları da diğer ilgi çekenleri. İçindeki suyun değinliği ve berraklığı sebebiyle de bu obruklardan 7-8 tanesi su altı dalışları için uygun yerler.
Kızören Obruğu: Ulaşım: Konya-Aksaray yolu üzerinde Konya'ya 74 km mesafedeki Obruk Kasabası'ndan 5 km kuzeyde (Konya-Aksaray istikametinde solda).
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye), Konya Kapalı Havzası'nın Akılcı Kullanımına Doğru adlı bir projeyi uygulamaya başladı.

"Тетрис"


I J L O
S T Z
Tetris, (Rusça:Тетрис) ilk olarak Haziran 1985'de Rus bilgisayar mühendisi Aleksey Pajitnov tarafından bulunan zekaya yönelik bir platform oyunu. Bilgisayar ortamında oynandığı gibi, asıl olarak bu oyuna yönelik çıkan oyun aletlerinde de popüler olmuştur. Özellikle 1990'larda oldukça popüler olmuştur. Pajitnov, oyunun ismini numerik önek Tetra ile sevdiği spor olan tenisin birleşmesinden türetmiştir. Rekorlar kitabının verilerine göre tüm zamanların en çok oynanan 6. oyunudur.Oxford Üniversitesinde görevli İngiliz bilim adamlarının yaptığı araştırma çerçevesinde, 40 kişiye, acı verici görüntüler içeren bir film izletildi, bunlardan bir bölümüne filmden yarım saat sonra Tetris oyunu oynatıldı. Sonuçları PLoS One gazetesinde yayımlanan araştırmada, film izletildikten sonra bir hafta boyunca yapılan incelemelerde Tetris oynayan gruptakilerin filmle ilgili geriye dönüşlerinin önemli ölçüde daha az olduğu saptanırken, Tetris oynamayan grupta böyle bir etkiye rastlanmadı. Araştırmayı yürüten bilim adamlarından doktor Emily Holmes, Tetris'in, travma sonrasında beynin anıları saklama sürecinin bozulmasına yardımcı olabileceğini söylerken, bu araştırmadan, bilgisayar oyununun hafıza üzerindeki genel etkileriyle ilgili sonuçlar çıkarılamayacağını vurguladı. Travma sonrası stres bozukluğu, sıklıkla çatışma sırasında yaşanan deneyimlerle ilişkilendiriliyor ve başlıca özelliklerinden birinin, günlük yaşamda acı verici görüntü, ses ve kokuların hatırlanması olduğu biliniyor.http://www.cnnturk.com/2009/saglik/01/07/travma.sonrasi.etkilere.karsi.tetris/507925.0/
Daily Telegraph'taki habere göre, ABD'deki Zihin Araştırma Merkezi bilim adamları, onlu yaşlardaki kızlar üzerinde yaptıkları testlerde, deneklerden üç ay boyunda günde yarım saat Tetris oynamalarını istediler. Bunun ardından beyinde yapılan tarama testlerinde, deneklerin beyinlerinin hareket, eleştirel düşünce, mantık kurma, dil ve işlemlemeyle ilgili bölümünde "yapısal değişiklikler" olduğu görüldü. BMC Research Notes adlı dergide yayımlanan araştırmayı yapan bilim adamları, Tetris oynamanın "zihin randımanını" artırdığını düşündüklerini söyledi. Dr. Rex Jung, son 5 yıldaki beyin araştırmalarının en şaşırtıcı yanlarından birinin pratik yapmanın beynin motor bölgelerindeki gri maddeyi büyüttüğünün görülmesi olduğunu söyledi. Jung, zihinsel pratik yapmanın, gri maddedeki büyümenin işareti olan kortikal yoğunluğu artırıp artırmadığını görmek için Tetris'le ilgili araştırmayı yaptıklarını belirtti. Araştırmayı kaleme alanlardan Dr. Richard Haier de, "Tetris oynayan ve oynamayan kızların beyinlerindeki kortikal yoğunluktaki farkı görmek bizi çok heyecanlandırdı" dedi. Daha fazla gri madde, beynin belli bölümlerinin karmaşık görevleri yerine getirmek için çok çalışmak zorunda kalmaması anlamına geliyor. Tetris, Rus bilgisayar programcısı Alexey Pajitnov tarafından 1984'te geliştirilmiş ve dünyanın en popüler bilgisayar oyunlarından biri olmuştu.http://www.cnnturk.com/2009/saglik/09/02/tetris.oyunu.beyin.gucunu.artiriyor/541744.0/index.html

9.09.2009

"@"

Gösterildiği dönemde hayli ilgi gören ve 20’ye yakın uluslararası film festivalinde gösterilen “D@bbe” ve “Semum”dan sonra vizyona “D@bbe 2”yi çıkaracak olan Hasan Karacadağ, yerel korku unsurlarını işlemeye devam ediyor. Kuran’da ‘Duhan’ suresinde geçen ve göklerden bir duman şeklinde ineceği belirtilen ürkütücü kıyamet alameti Duhan’ın ani istilasına uygun olacak şekilde, dinamik ve yeni bir Türk korku öyküsü tasarlamaya çalıştığını belirten Hasan KARACADAĞ, “Bunun için üç şeye dikkat ettim. Yepyeni ve yerel bir hikaye akışı yakalamak, sadece güvenilir Türk-İslam kaynaklarına başvurmak, efekt ve animasyon tasarımlarını Türklere emanet etmek bu filmimde benim için çok önemliydi. Böylelikle oluşturmaya çalıştığım Türk Korku Filmi konseptine bir adım daha yaklaştım.” dedi. mailto:“D@BBE%202”%20Geliyor!
.
.
Kıyamet Saati Yaklaşıyor… İnternet yoluyla tüm dünyaya hızla yayılan ve her eve giren Dabbe, ona eşlik eden Cinler ve bilinmeyen gölge varlıklar dünyadaki tüm elektromanyetik sistemleri ve interneti ele geçirerek son saldırı için göklerden gelecek bir işareti beklemektedirler. Huzursuz ve tedirgin edici bir İstanbul şafağında göklerde beliren garip ve siyah bulut kümeleri ağır ağır açılırken arkalarına saklanmış olan “DUHAN” az sonra başlayacak kara istilanın ilk işaretidir. Kuran’da Duhan suresinde belirtilen ve aniden göklerden inecek olan ürkütücü kıyamet alameti DUHAN artık yeryüzüne doğru hareket etmeye başlamıştır. İstanbul’da son saatin yaklaştığından habersiz ve kendi dünyalarında sessizce yaşayan bir grup insan, kara bir felaketin arkasına gizlenmiş, sır varlıklarla karşılaşmanın dehşetini yaşayacaklardır. Kıyametin en korkunç alameti olan DUHAN’dan bir kaçış yolu var mıdır?
.
Semum 2008
.
27 yaşındaki Canan Karaca ve kocası Volkan Karaca yeni aldıkları büyük bir eve taşınırlar. Her şey çok iyi giderken bir gün sebebini bilmediğimiz bir şekilde Canan’a garip şeyler olmaya başlar. Canan yavaş yavaş başka bir varlığa, kendisine hükmetmeye başlayan bir yaratığa dönüşmeyebaşlar. Kendisine adım adım görünen ve ona cehennem dakikaları yaşatan bu varlık, karabasanlarla başlayan işkencelerini, Canan’ın bedenini ele geçirerek devam ettirir. Şeytan’ın en sadık hizmetkarı Semum kendisine hedef olarak neden Canan’ı seçmiştir ve ona ne yapacaktır? Sıradan bir insan için cehennemin kapısı nasıl açılır?
"Semum": Alt türe dönüşecek mi?
.
Dabbe 2006
.
2005 yılının sonlarına doğru ABD'yi bir intihar salgını sarar. Ülkenin her tarafında insanlar çok farklı ve tüyler ürpertecek yöntemlerle kendini öldürmektedir... Çok kısa bir süre sonra bu intihar vakalarının benzeri Türkiyede de yaşanmaya başlar. Türkiye'deki ilk olay İzmir'in Selçuk ilçesinde yaşanır. Tarık isimli kendi halinde bir genç internete girdiği uzun gecelerin ardından birden dünyayla ilişkisini keser ve kısa bir süre sonra korkunç bir yöntemle kendini öldürür. Selçuk Emniyet Amirliği Tarık'ın intiharını özel incelemeye alır ve arkadaşları Hande, Cem ve Sema'yı yakın takibe alır. Bu arada Tarık'ın bu üç arkadaşına, internet aracılığıyla tuhaf görüntüler eşliğinde mailler gelmeye başlar. İşin garibi, maillerin geldiği adresin ölen arkadaşları Tarık'a ait olmasıdır. Üç arkadaş kendilerini polisin altından kalkamayacağı kadar esrarengiz ölüm virüsü Dabbe'nin pençesinde bulurlar. Bir şeyler yapmazlarsa Dabbe tüm insanlığı yok edecektir.
.
.
Hummadruz topraktan gelen bir takım gizemli seslerin bilimsel adıdır. Özellikle topraklarından ayrılan insanlar, bu sesleri sürekli duyduklarını söylerler... Bu film yıllardır süregelen ve Türkiye'nin doğusundan batısına doğru yaşanan göç olgusunu basit gibi görünen güçlü bir hikayeyle anlatmaktadır. Ailesiyle birlikte Boğaz'dan atlayarak intihar eden Cumali'nin öyküsüdür bu. Film 1997 yılında İstanbul'da yaşanan bu gerçek öyküyü hiçbir dramatik çıkış kaygısı duymadan, kurgunun ve belgesel bakış açısının gücüne dayanarak yorumlar.