17.09.2009
16.09.2009
"REVAN"
ERMENİLERİN GERÇEK ZENGİNLERİ PAKRUDİNİLER YANİ ERMENİ GİZİLİ YAHUDİLER Mİ?http://www.netpano.com/makale/?makale=337
.
Ermenileri Yöneten Yahudi ailesi - Yazar Levon Panos Dabağyan, asırlarca Ermeni toplumunu yöneten, Yahudi asıllı Pakraduniler adlı cemaatin hikayesini gün yüzüne çıkartmayı başardı.
.
Ermeni Tasarısının Kabulü Yahudi Dostu İlham Aliyev'e Kutlu Olsun
.
Yahudi Asıllı Berman'ın "Ermeni Soykırım" Oyunu!http://www.antisiyonizm.com/index.asp?page=oku&id=732
.
"Kopernik, devrimini bir Müslüman'dan mı çaldı?"
1950'li yıllarda Kopernik üzerine çalışan bilim tarihçisi Otto Neugebauer müthiş bir buluş yapmıştı. Şamlı astronom İbnü'ş-Şâtır'ın "Nihâye" adlı Arapça eserini, matematik profesörü Edward Kennedy'nin tavsiyesi üzerine dikkatle incelemiş ve tek kelime Arapça bilmemesine rağmen içerisindeki çizimlerin Kopernik'inkilere müthiş benzerliği karşısında şoke olmuştur. Yoksa Kopernik'in eseri orijinal değil miydi? Ve acaba nereden aldığını bilmediğimiz teorisinin kaynağı bulunmuş muydu?http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=863595
15.09.2009
"Codex Magica"
-
Introduction - The Occult Script-A Colossal and Monstrous Conspiracy
- Caution! - You Are Now Entering the Forbidden Zone
- The Megalomania of the Psychopaths - Why The llluminati Do What They Do
- Concealed Messages - The Importance of Hand Signs to the llluminati
- For He's a Jolly Good Fellow - Sign of the Devil's Claw By the Men of the Craft
- Baphles Me! - Horned Beasts, Leaping Goats, Satanic Beards, and Other Messages of Evil
- A Show of Hands - llluminists Employ the Grand Hailing Sign and the Sign of Admiration and Astonishment
- "I Gruesomely Swear That I'm On the Square" - More Revealing Signs of llluminati Cultists
- "Cross My Heart and Hope to Die" - The Mysterious "X" Factor
- That Ravenous Dark Bird - Sublime Mysteries of the Illuminati's Double-Headed Eagle
- Hand On Heart - Sign of Devotion to the Chiefs
- Magical Signs of the Jewish Cabala - The Six-Pointed Star, Babylonian Witchcraft, and the Hollywood Perdition of Jerry Seinfeld and Associates
- Scorched by the Sun - Solar Signs, Circles, and Serpents
- "I Fell In To A Burning Ring of Fire" - Arnold Schwarzenegger's Masonic Ring, Newt Gingrich's T-Rex Dinosaur, and Other Mysterious Messages on Rings and Neckties of the Elite
- Victory For the Devil - Fabulous Exploits of Sir Winston Churchill and Other Druid Priests and llluminati Servants
- Blood Red - Red Stars, Clenched Fists, Hammers and Sickles, and Other Signs and Symbols of Communist Intrigue
14.09.2009
"Sun Taam"
"Eski Tablo"
http://www.flickr.com/photos/stokoe/3597881336/
http://tr.wikipedia.org/wiki/Periyodik_tablo
http://celina.k12.oh.us/sci/periodic_table_formulations.htm
.
...Masonlukta bir reform yapmak ihtiyacını duyanlar, Cardinal de Fleury`yi masonluğun millete ve insanlığa yararlı bir kuruluş olduğuna inandırmaya çalıştılar ve bu maksatla da bir ansiklopedi hazırlığına giriştiler. Bu büyük işe girişen Diderot, bütün masonlardan yardım gömüştü. Böylelikle masonluk için dış âlemde sosyal bir mevki hazırlanırken, iç teşkilâtta da ıslâhata girişilmişti...http://www.kalemlervekiliclar.com/forum/Thread-KONSEKRASYON
.
... Üstad Mason Selami Işındağ, "Kuruluşundan Bugüne Masonluk ve Bizler" başlıklı
makalesinde bu konuda aşağıdaki bilgileri verir:
İslam dünyasında (adeta) masonluğun karşılığı(eş) olan
İhvanussafa derneği vardı. Abbasiler zamanında Basra'da kurulan bu gizli dernek,
52 büyük fasikülden oluşan bir ansiklopedi yayınlamıştı. Bunların 17'si Doğa
Bilimlerini içerir. Bu fasiküllerde Darwinizm'e çok benzeyen bilimsel
açıklamalar vardır. Bunlar İspanya'ya kadar yayılmış ve Batı'da düşünü çevresini
etkilemiştir...http://www.masonluk.net/global_masonluk_06.html
makalesinde bu konuda aşağıdaki bilgileri verir:
İslam dünyasında (adeta) masonluğun karşılığı(eş) olan
İhvanussafa derneği vardı. Abbasiler zamanında Basra'da kurulan bu gizli dernek,
52 büyük fasikülden oluşan bir ansiklopedi yayınlamıştı. Bunların 17'si Doğa
Bilimlerini içerir. Bu fasiküllerde Darwinizm'e çok benzeyen bilimsel
açıklamalar vardır. Bunlar İspanya'ya kadar yayılmış ve Batı'da düşünü çevresini
etkilemiştir...http://www.masonluk.net/global_masonluk_06.html
.
...Papalık, Deniş Diderot'un, adaleti doğruda, güzelde ve iyide arayan Ezoterik eseri Ansiklopedi'nin yakılmasına karar verdi. Voltaire Bastil'de kapatıldı. Hakkında tutuklama kararı çıkan Rousseau kurtuluşu kaçmakta buldu. Holbach'ın "L'esprit"i (ruh), Felsefe Sözlüğü de yakılan eserler arasındaydı...http://www.derki.com/ezoterik/item/1731-humanizm-ve-ronesans/1731-humanizm-ve-ronesans?start=1
.
.
.
.
.
.
...Türkiye’nin, sanayi devrimini kaçırmışken, dünyanınm başdöndürücü bir hızla yaşadığı BİLGİ DEVRİMİNİ de kaçırması felaket olur. Türkiye BİLGİ DEVRİMİ’ni kaçırırsa, gelişmiş ülkeler ile arasındaki fark korkunç bir şekilde açılacaktır. Örneğin bugün Amerika ile olan fark 1/10 sa bu oran 1/100 olacaktır. Bir daha uygar dünyanı yakalayamayız. Türkiye ciddi bir yeniden yapılanmaya gitmek zorundadır. Geri kalmaması için Türkiye’nin bu yeni dün ya düzeninin icaplarını yerine getirmesi gerekir.http://www.mustafakuran.com/index.php?option=com_content&view=article&id=134:blg-devrm&catid=34:mustafakuran&Itemid=84
.
...İnternet 1960′lı yıllarda Amerikan hükümeti tarafından, bilgisayarlar arasında veri transferi için oluşturulmuş bir protokoldür. Daha sonra Amerikan savunma bakanlığı ve Amerikan üniversiteleri kullanmaya başlamıştır. Tabi bu işin masal kısmı. Televizyon, sinema gibi geniş kitlelere hitap eden araçların, geniş kitledeki insanları kontrol etmek amacıyla, Rockefeller ve Rothschild gibi ailelerin desteğiyle icat edildiğini düşününce (önceki yazıları okuyan bilir), internet teknolojisinin onlardan habersiz icat edilmiş olması imkansızdır. Bu luciferian aileler televizyon ve sinema gibi araçlarla geniş kitleleri aldatabiliyorlardı. Fakat daha geniş ve güçlü bir silaha ihtiyaçları vardı. Bu yüzden internet üzerinde çalışmalara başladılar...http://www.utkusen.com/blog/
13.09.2009
"Tetis"
Bitlis’teki mermer ocaklarının birinden, üzerinde çeşitli deniz canlılarına ait fosillerin bulunduğu mermer blokları çıkarıldı. Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Arkeolog Sinan Kılıç, bulunan kalıntıların tarihi deniz “Tetis(tethys)”in işareti olduğunu söyledi.
.
Söz konusu denizin çok büyük ve tarihi bir deniz olduğunu söyleyen Kılıç, “Günümüzden milyonlarca yıl önce, dünyadaki tek kıta olan Pangea’nın ayrılmaya başlamasıyla birlikte, bu deniz ilk iç deniz olarak ortaya çıktı. Milyonlarca yıl önceki Tetis Denizi(Tethys Ocean)’nin, ne zaman var olduğu bu fosillerden öğrenilebilir.
.
..."Dağlar ve kayalar geçmişte deniz yatağıymış. Bu nedenle dağların tepelerinde deniz kabukluları bulmak çok normal” dedi. Fosilli mermerleri bulan Genç Polat Orman Ürünleri ve Madencilik şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Nesim Haspolat ise bu özelliğe sahip bir mermerin Türkiye’nin başka bölgesinde bulunmadığını ifade ederek şöyle dedi: ‘Deniz yatağı olabilir’ “Bu tarzda, bu şekillerde fosillerin olduğu mermeri ben sadece Bitlis’te gördüm. Buralar zamanında deniz yatağı olabilir. Çünkü bu fosilli mermerler milyonlarca yıl önce oluşmuş. Genellikle istiridye, deniz kabukluları, deniz yıldızı, kelebek, balık gibi deniz ürünlerinin bulunduğu taşlara rastlıyoruz. Bunların ne kadar sürede meydana geldiği konusunda arkeologlar bölgeye gelerek araştırmalar yapmalı.”http://www.8sutun.com/haber?id=51710
.
.
Adana'nın Feke İlçesi'ne bağlı bin 300 rakımlı Akoluk Köyü'nde, 15 milyon yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen balık fosili bulundu.
Akoluk Köyü'nde yaşayan Betül Yavuz, su kuyusu kazarken tesadüfen bulduğu balık fosilini, Adana'da balıkçılıkla uğraşan ağabeyi Halil İbrahim Yavuz'a götürdü. Ağabey Yavuz da fosili, Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyelerine gösterdi. Bunun üzerine üniversitede balık fosiliyle ilgili inceleme başlatıldı. Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cem Çevik, bin 300 metre yükseklikte tuzlu su balığı fosili bulunmasının 15 milyon yıl öncesi düşünüldüğü zaman şaşırtıcı olmaması gerektiğini söyledi.
Akoluk Köyü'nde yaşayan Betül Yavuz, su kuyusu kazarken tesadüfen bulduğu balık fosilini, Adana'da balıkçılıkla uğraşan ağabeyi Halil İbrahim Yavuz'a götürdü. Ağabey Yavuz da fosili, Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyelerine gösterdi. Bunun üzerine üniversitede balık fosiliyle ilgili inceleme başlatıldı. Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cem Çevik, bin 300 metre yükseklikte tuzlu su balığı fosili bulunmasının 15 milyon yıl öncesi düşünüldüğü zaman şaşırtıcı olmaması gerektiğini söyledi.
.
Çevik, 15 milyon yıl önce bugünkü Türkiye'nin tamamının "Tetis" denilen bir denizin altında olduğuna dikkat çekerek, "Toros Dağları'ndaki balık fosili, 15 milyon yıl önce yaşayan ve Miyosen dönemine ait olduğu tahmin edilen 'Bregmaceros sp' adıyla bilinen balık familyasına ait Atlantik Okyanusu balığıdır. 15 milyon yıl önce bütün Anadolu Tetis Denizi altında olduğu için Toros Dağları'nda balık fosili bulunması çok normal. Daha sonra Tetis Denizi'nin çekilip karanın yükselmesiyle Anadolu'nun bugünkü halini aldığı tahmin ediliyor" dedi.http://www.genbilim.com/content/view/1044/52/
"String Theory"
...Sicim Kuramı, fiziğin temel modellerinden birisidir. Yapı taşı olarak standart modelde kullanılan boyutsuz noktalar yerine, tek boyutlu uzanıma sahip sicimler kullanılmaktadır. Bu temel yaklaşım farklılığı, parçacıkları noktalar olarak tasvir eden modellerde karşılaşılan bazı problemlerden kurtulmayı sağlamaktadır.
.
...Kuramdaki temel fikir, gerçekliğin esas bileşenlerinin, rezonans frekanslarında titreşen ve Planck uzunluğunda olan (10-35 mm civarı) sicimler olduğudur. Sicim teorisine göre evrendeki her madde tek bir şeyden oluşuyor: Titreşen ince sicimler. Farklı rezonanslarda titreşen bu sicimler, evrendeki her şeyi meydana getiriyor. Sicim kuramı, evreni oluşturan en temel yapının(bölünemeyecek kadar küçük bileşenlerinin), nokta gibi parçacıklardan değil, titreşen minyatür keman tellerine benzeyen sonsuz küçük döngülerden oluştuğunu öne sürer.
.
...Eğer, “tüm madde titreşen bir sicim üzerindeki notalardan başka bir şey değilse” yani String (titreşen tel/sicim/yay) Teorisi doğruysa ve biz bu evrensel müziği duyabilirsek 10. boyutu fark edebileceğiz.
...Titreşen teller 10. boyuttan bahsediyor, Süper Yerçekimi teorisi ise Paralel Evrenlerden yani 11. boyuttan.
sicim teorisi
M
http://www.ntvmsnbc.com/id/25091385/
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=113621
http://www.sufizmveinsan.com/fizik/paralelevrenler.html
http://www.focusdergisi.com.tr/bilim/00151/
http://www.tubitak.gov.tr/sid/530/cid/11184/index.htm;jsessionid=FF9981CDA70449BA3A297776126D944B
.
...Kuramdaki temel fikir, gerçekliğin esas bileşenlerinin, rezonans frekanslarında titreşen ve Planck uzunluğunda olan (10-35 mm civarı) sicimler olduğudur. Sicim teorisine göre evrendeki her madde tek bir şeyden oluşuyor: Titreşen ince sicimler. Farklı rezonanslarda titreşen bu sicimler, evrendeki her şeyi meydana getiriyor. Sicim kuramı, evreni oluşturan en temel yapının(bölünemeyecek kadar küçük bileşenlerinin), nokta gibi parçacıklardan değil, titreşen minyatür keman tellerine benzeyen sonsuz küçük döngülerden oluştuğunu öne sürer.
.
...Eğer, “tüm madde titreşen bir sicim üzerindeki notalardan başka bir şey değilse” yani String (titreşen tel/sicim/yay) Teorisi doğruysa ve biz bu evrensel müziği duyabilirsek 10. boyutu fark edebileceğiz.
...Titreşen teller 10. boyuttan bahsediyor, Süper Yerçekimi teorisi ise Paralel Evrenlerden yani 11. boyuttan.
M
http://www.ntvmsnbc.com/id/25091385/
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=113621
http://www.sufizmveinsan.com/fizik/paralelevrenler.html
http://www.focusdergisi.com.tr/bilim/00151/
http://www.tubitak.gov.tr/sid/530/cid/11184/index.htm;jsessionid=FF9981CDA70449BA3A297776126D944B
"Fransa'nın soykırım (desteği) belgelendi"
Ruanda'nın eski devlet başkanı Juvenal Habyarimana, 1994 yılında uçağının düşürülmesi sonucunda ölmüş ve bu olay ülkede soykırımı tetiklemişti. Hutuların iktidarı sırasında 800 bin kişi öldürülmüştü.
Ruanda’da gerçekleştirilen soykırım konusunda en fazla suçlanan ülke Fransa. Fransa, soykırımı gerçekleştiren Hutu hükümetinin en yakın dostu ve destekçisiydi. 1994’te yaşanan soykırımda Fransa’nın rolü hep tartışılan bir konu olmuştur. Bu konuda Fransız yetkililerin şimdiye dek attığı en ileri adım, Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’in ülkesinin soykırımla ilişkisi olmadığını söylerken “bazı siyasi hatalar” yapılmış olduğunu kabul etmesiydi.
Fransa’nın soykırımdaki rolünü araştırmakla görevlendirilen bağımsız bir komisyon, iki yıllık çalışmadan sonra, 500 sayfalık bir rapor hazırladı. Ruanda hükümeti, bu rapor temelinde, aralarında Fransa eski Cumhurbaşkanı Francois Mitterand, eski Başbakanlardan Eduard Balladur, Allain Juppe, Dominique de Villepin’nin de bulunduğu on üçü politikacı, yirmisi asker, toplam 33 kişiyi yüzbinlerce Tutsi’yi katleden Hutu hükümetine siyasi, askeri, diplomatik ve lojistik destek sağlamakla suçluyor. Raporda, Fransa’nın soykırım hazırlıklarından haberdar olduğu, bu hazırlıklara katıldığı, cinayetlerde faal rol oynadığı ileri sürülüyor. Ruanda hükümeti, raporda suçlanan Fransız yetkililerin adalet önünde hesap vermelerini talep ediyor.
.
Fransa’yı suçlayan raporda, Hutu rejiminden ele geçirilen belgelere yer veriliyor. Fransa’nın Ruanda ordusuna büyük miktarda silah yardımı yaptığını, Fransız askerlerinin soykırımı gerçekleştiren Interahamwe milislerini eğittiğini, yer yer çatışmalara katıldığını bu belgelerin kanıtladığı iddia ediliyor. Fransa, soykırım gerçekleştiren bazı Hutuları korumakla da suçlanıyor.http://www.londragazete.com/yazar.asp?yaziID=1705
Fransız askerleri bu olaylar sırasında, Belçika'dan bağımsızlığını 1962'de elde etmesinden beri Hutu ve Tutsiler arasında gerginliklere sahne olan ülkede, BM'in görevlendirdiği bir barış gücü kapsamında bulunuyorlardı.
Ruanda geçen yıl Fransa'dan, soykırımdaki rolünü kabul edip, özür dilemesini istemişti.http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2008/08/080805_rwandafrancegenocide.shtml
Ruanda geçen yıl Fransa'dan, soykırımdaki rolünü kabul edip, özür dilemesini istemişti.http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2008/08/080805_rwandafrancegenocide.shtml
Fransa Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Romain Nadal, "Bu rapor, Fransız siyasetçiler ve askeri yetkililere karşı kabülü mümkün olmayan suçlamalar içermektedir" dedi.
Romain Nadal raporu hazırlayan komisyonun tarafsız olmadığını söyledi.http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2008/08/080806_francerwanda.shtml
Romain Nadal raporu hazırlayan komisyonun tarafsız olmadığını söyledi.http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2008/08/080806_francerwanda.shtml
Fransa Savunma Bakanlığı, Ruanda'da 1994'de yapılan ve 800 bin kişinin katledilmesiyle sonuçlanan soykırımla ilgili tüm istihbarat belgelerini kamuya açmaya karar verdi.
Savunma Bakanı Michele Alliot-Marie'nin kararı, bu dönemde ülkede bulunan Fransız askerlerini tecavüz ve cinayet olaylarına karışmakla suçlayan dört Ruandalı'nın başvurusu üzerine alındı.http://www.bbc.co.uk/turkish/europe/story/2006/11/061102_france_rwanda.shtml
1994'te yaşanan ve 900 bin kişinin öldürüldüğü Ruanda katliamında Fransa'nın "bilgi sahibi olduğu, buna rağmen silah desteği sağladığını" anlatan belgeler ortaya çıktı. Le Monde gazetesinin cumhurbaşkanlığı arşivlerine dayandırdığı haberine göre: Hutu kabilesinin, Tutsileri katlettiği olayların başlamasından 3 yıl önce, Ruanda'daki Fransa askeri ataşesi Rene Galinie, ülkesine durumu anlatan telgraf gönderdi. Dönemin Cumhurbaşkanı François Mitterrand'a yazdığı telegrafta "Çatışmaların etnik savaşla bitmesi kaçınılmaz" diye yazdı. Bir başkasında "Kibilara bölgesinde katliam izleri görülüyor. İktidar sistematik soykırıma başlıyor" dedi. Ancak birçok uyarı telgrafına rağmen Fransa, Hutu iktidarına silah sağlamaya devam etti. Fransa'nın soykırımdaki rolünü araştırmak için kurulan komisyona konuşan görgü tanıkları, Fransız askerlerinin sivil Tutsileri, Hutulara teslim ettiğini anlatmıştı.http://arsiv.sabah.com.tr/2007/07/05/haber,39FA02B1A65E42ABB9ABACFC5BF17345.html
"V.Ferit M."
.
Tohumlarını 75 yıl önce bir avuç Müslüman siyahın attığı İslam Ulusu Örgütü(Amerikan İslam Misyonu), bugün iki milyona yaklaşan taraftarıyla ABD´nin "En önemli iç tehdit unsuru." Malcolm X'ten Muhammed Ali'ye, Michael Jackson'dan Mike Tyson'a kadar ABD'nin popüler kültürünü şekillendiren en önemli siyah ikonların destek verdiği grubun kurucusunun ise bir Türk ajanı olduğu iddia ediliyor: Veli Ferit Muhammed(Wallace D. Fard Muhammad). .
ON İKİ FARKLI İSİMLE ANILIYOR
O bir siyah değildi. Kayıtlara göre defalarca adi suçlardan tutuklanmış. Üç yılda ABD´nin en tehlikeli örgütünü kurmuş ama arkasında maddi-manevi bilinen hiçbir güç yok. Hakkında internette yazılan 372 sayfalık FBI dosyası var. Büyük çoğunluğu karartılarak sansürlenmiş. Bu raporlara göre ABD´nin Oregon eyaletine bağlı Portland´de doğmuş. Doğum tarihi kayıtlarda 1891 olarak görünüyor. Ne var ki resmi kayıtlarda anne ve babası Hawaii doğumlu görünen Veli Ferit, evliliğinden olan çocuğunun kaydını yaptırırken ise kendisini kayıtlara Yeni Zelanda doğumlu olarak geçirtmiş. Fakat ilerleyen yıllarda yeniden gözaltına alındığında kendisini Arap kökenli olarak tanıtarak Seyyid (Peygamberin soyundan gelen) olduğunu iddia etmiş. Telaffuzu birbirlerine yakın 12 ayrı isimle tanınıyor. Ortada 12 ayrı kişi mi vardı yoksa 12 farklı isimle çağınlan bir kişi mi, hâlâ belirsiz. İslam Ulusu içinde onun Elijah Muhammed'in babası olduğuna inananlar da var. Ne var ki, Veli Ferit´in bilinen tek resminde şüpheye yer bırakmayacak kadar beyaz tenli olduğu görülüyor.
.
Amerika, 1920´li yılların sonlarında rengi siyah olanlar için hayatın çok kolay olmadığı bir coğrafyaydı. Pratikte kölelik düzeninin kaldırılmasının üzerinden neredeyse yüzyıl geçmiş olsa da siyahlara yönelik ayrımcılığın tüm sıcaklığıyla sürdüğü zamanlardı. İşte böyle bir ortamda, büyük çoğunluğu okuma yazma dahi bilmeyen zencilerin yoğun olarak yaşadığı Detroit bölgesinde esrarengiz bir adam belirdi, isminin Wali Fard Mohammed (Veli Ferit Muhammed) olduğunu söylüyordu. Adı kısa sürede bulunduğu yere uygun olarak evrimleşerek Wallace halini aldı. Siyah değildi, fakat esmer teniyle beyaz Amerikalılardan hemen ayırt ediliyordu. Kim olduğunu, nereden geldiğini bilen yoktu. Kökeniyle ilgili soruları "Yarı Mekkeli, yarı Avrupalı" diye yanıtlıyordu. Daha ötesi ise sırdı. Zenci mahallelerinde ev ev gezerek kumaş satan bu adam ABD´nin günümüzde "En önemli iç tehdit unsuru" olarak gördüğü bir örgütün kurucusu olacaktı. Örgütün ismi Nation of İslam (İslam Ulusu) idi.
.
Beyazlardan alışık olmadıkları bir ilgiyi Wali´den gören siyahların ona güvenmeye başlamaları uzun sürmedi. Gittiği her evde kumaş satmanın yanında cahil bırakılmış olan siyahlara alfabeyi, rakamları ve dünya ile ilgili temel bilgileri öğretiyordu. Ve bunu yaparken de İslamiyet´i... Uyguladığı sistem dahiceydi. öğrettiği her harfin karşısına onu tanıştıracak bir İslami terim koydu; A: Allah, B: Besmele gibi... Siyahlara dünyanın sadece Amerika´dan ibaret olduğu öğretilmişti. Kıtaları ve denizleri bilmiyorlardı. Onlara yüzdeleri öğretmek için kara / deniz oranlarını ezberletti. Mesafeleri öğretmek için ise gezegenlerin birbirlerine uzaklıklarını kullandı. Bu içiçe geçmiş metotla kısa sürede çok şey öğretmeyi başardı.Wali Ferit, ABD´yi dolaşarak sürdürdüğü faaliyetleriyle kısa sürede binlerce siyahı Müslüman yaptı. Ancak öğrettikleri, Müslümanlığın alışılagelmiş kurallarını içermiyordu. Örneğin siyahlar oruç tutarken sadece öğle yemeği yiyip ertesi gün aynı saate kadar aç duruyorlardı. Böylece iş yerlerinde oruç tuttukları deşifre olmuyordu. Zira o zamanlar ABD´de İslamiyet yasaktı. Bu yöntem ile siyahların iftar ve sahur saatlerini takip etmek gibi dertleri de olmuyordu. Ayrıca Ramazan´ı hep Aralık ayında yaşıyorlardı (Birkaç yıl öncesine kadar İslam Ulusu halen Aralık ayında Ramazan´ı yaşıyordu.) Aralık ayında Hıristiyanların bolca dini tatili vardı ve iş günleri sınırlıydı. Böylece hem ibadetlerini daha kolay yaşıyorlar, hem de Hıristiyan geleneklerinden kopuyorlardı. Bu şekilde ibadet etmek Tanrı katında kabul edilir mi, bunu biz bilemeyiz ama Veli bu orucu üç yıl içinde sekiz bin kişiye tutturmayı başardı. Orucu disiplin amacıyla tutturuyordu. Bu çok önemliydi ve çoğu eski suçlu olan örgütün ilk üyeleri bu sayede nefisleri üzerinde disiplin kurabildiler. Hacca gitmek gibi zorunluluklar da Wali´nin Müslümanlığında yoktu. Kısaca siyahları zora koşacak, yeni dinlerine alışmalarını engelleyecek katı dini hükümleri uygulamıyordu. Bu, İslam´a yabancı olan Yeni Dünya´nın hiç tanımadığı ve içinde tasavvufi öğeler bulunan, daha ziyade Batılı bir gelenekti. Hatta belki daha sonra Arapların iddia edeceği gibi İslam bile değil sadece felsefeydi. Wali´nin saçtığı tohumlar işe yaramış, maya tutmuştu. Sayıları binleri bulan ve kendisine "mehdi" diye hitap eden müritlerini bir çatı altında toplamak için düğmeye bastı. Ve kısa süre sonra, 4 Temmuz 1930, yani ABD´nin ulusal kurtuluş gününde İslam Ulusu kuruldu. Hareketin başındaki isim Elijah Muhammed´di. Ancak örgütlenmeyi hazırlayan kişinin Wali olduğunu herkes biliyordu. Wali´nin çalışmaları FBI´ın dikkatini çekti ve Wali gözaltına alındı. Ancak onlar da bu gizemli liderin gerçekte kim olduğunu çözmekte aciz kaldılar. Wali, 1933 yılında aniden ortadan kayboldu. Gelişi gibi gidişi de esrarengiz olmuştu. Üç yılın sonunda arkasında on bin kişiye yaklaşan bir Müslüman zenci cemaati bıraktı. Halen Louis Farrakhan´ın liderliğini sürdürdüğü İslam Ulusu´nun ABD´de, sayıları iki milyona yaklaşan bir taraftar grubu bulunuyor. Her gün 250 kadar Hıristiyan siyahı Müslüman yapıyorlar ve böyle giderse yakın bir gelecekte ABD´deki siyahlarının beşte birinin Müslüman olacağı öne sürülüyor.
.
ABD´NİN EN BÜYÜK ULUSAL TEHDİDİ: İSLAM ULUSU
Her gün ortalama 250 Hıristiyan siyahı Müslüman yapan hareketi, başlıktaki gibi tanımlıyor ABD hükümeti. Ne var ki suçlanabilecek hiçbir açık noktaları yok. En büyük özelliği üyelerinin çakı bile taşımayacak kadar silahlardan uzak durmaları. Kendi iletişim kanallannı kullanıyorlar. Ülke genelindeki hapishanelerde birinci güç konumundalar. Şu anki başkanı Louis Farrakhan Hıristiyanlıktan dönme bir siyah. Bu nedenle ilk ibadethanelerinin eski bir kilise olması onlar için çok önemli. Muhammed Ali Clay, Mike Tayson, Michael Jackson en ünlü üyelerinden bazıları.
Başkan Louis Farrakhan´ın birkaç yıl önce Türkiye´de Necmettin Erbakan ile de görüştüğü biliniyor.
.
GİZEMLİ LİDER TÜRK MÜYDÜ?
Ancak aradan geçen 70 yılı aşkın bir süreye karşın ne İslam Ulusu´nun ne de Amerikan hükümetinin çözemediği bir soru var: Bütün bu hareketi başlatan Veli gerçekte kimdi? Resmi kayıtlarda Wali´nin yarı Suriyeli yan Jamaikalı olduğundan tutun da Arap, Kızılderili, Yeni Zelandalı, Kafkas veya İranlı olduğuna kadar onlarca iddia bulunuyor. Mahkemelerde delil kabul edilen Ana Britanica´ya göreyse Mekke doğumlu ancak bu konuda resmi bir dayanak yok. Ansiklopedi, Wali´nin kendisini tanımlarken "Ben yarı Mekkeli yarı Avrupalı´yım" ve "Peygamber soyundan geliyorum" sözlerinden yola çıkarak bu yorumda bulunmuş. Wali´nin kimliğiyle ilgili günümüzde en çok kuvvet kazanan iddia ise onun Türk olduğu şeklinde. Bu iddia son yıllarda kiliselere bağlı araştırma gruplarınca sıkça ortaya atılmaya ve benimsenmeye başladı, iddianın ilk ağızdan sahipleri Amerika´daki Müslüman hareketler üzerine araştırmaları bulunan ABD´li Teoloji uzmanı Craig Keener ile New Song Kilisesi papazlarından Adam Edgerly. Her ikisi de Veli Ferit Muhammed adıyla bilinen Veli´nin bir Türk olduğu konusunda hemfikir.
.
Veli üzerine Türkiye´de en kapsamlı araştırmaları yapan ise beş yıl üniversite öğrenimi için kaldığı ABD´de bu sırrın peşinde koşan araştırmacı Ercüment Özer. Türkiye´ye döndüğü 1997´ye kadar Veli´nin kimliğinin peşine düşen Özer´e göre o bir Türk, hem de büyük ihtimalle bir istihbaratçı. Özer´in iddiaları şöyle: "Örgüt kurma konusunda Veli´nin sisteminin kelimenin tam anlamıyla kusursuz olduğunu görüyoruz. Eğer bu modelde tek bir açık nokta bırakılmış olsaydı, ABD bu organizasyonu çoktan yok etmişti. Veli´nin organizasyonu dışarıya karşı tamamen kapalı, içine sızılması çok zor olan, kadın kolu, imamlar konseyi, askeri kanat gibi dalları bulunan profesyonel bir yapı. Her şey yapılanların büyük bir planın parçaları olduğunu ve hedeflenenin zencilerin çözülemez bir 'derin devlete' sahip olması olduğunu gösterir nitelikte. Onun Arap olması ise pek akla yatkın değil. Öğrettiği Müslümanlık, klasik Sünni inanışından çok tasavvufi ilkelere yakın. Bu nedenle İslam Ulusu, bugün bile kendisini ´sufi bir tarikat´ olarak nitelendiriyor ve İslam´ı farklı algıladığı için Araplar tarafından "Küfür Ulusu" olarak nitelendiriliyor. Bu hareketi incelediğimde bizim kültürümüzde de var olan Mevlevilik ve Bektaşilik ile birçok benzer yanının olduğu görülüyor. Eğer Veli söylendiği gibi Mekkeli olsaydı büyük ihtimalle Vahhabi mezhebinden olurdu ki, bu inanışın tasavvufla hiç ilgisi yok. Veli´nin kendisini, ´Yarı Avrupalı yarı Mekkeli´yim´ şeklinde tanımlaması, geldiği coğrafyanın hem Avrupalı hem Müslüman bir ülke olduğuna işaret ediyor. İslam Ulusu´nun bayrağına bakınca bu okumanın doğru olduğu görülecektir: Türk bayrağının ay yıldızı sola bakan hali!"
.
TEŞKİLATI MAHSUSA BAĞLANTISI
Şayet Veli istihbaratçıysa ve ABD´ye görevli olarak geldiyse onu yönlendiren kimdi? Özer´e göre bu sorunun iki cevabı olabilir: 1930´lar Atatürk ile ABD´nin arasının iyi olmadığı yıllardı. ABD, taşıma gemilerini vererek İzmir´in Yunanlılar tarafından işgalini desteklemişti. Lozan Anlaşması´nı da kabul etmeyerek genç Türk Cumhuriyetine düşmanca davranışlar içine girmişti. Ermeni sorununa olan ilgisi nedeniyle Atatürk, ABD´nin düşmanlıklarına Veli yoluyla cevap vermiş olabilir. Atatürk´ün Kızılderililere de yakın ilgi gösterdiği biliniyor.
İkinci iddia ise Veli´nin Almanya hesabına çalışan bir Türk ajanı olabileceği. Birinci Dünya Savaşı´nın ardından, bazı Teşkilat-ı Mahsusa ve İttihat Terakki üyelerinin Almanya´ya kaçtığı biliniyor. Bu istihbaratçılar Almanya´nın desteğiyle İngiltere ve Fransa´nın Müslüman sömürgelerinde çeşitli faaliyetlerde bulundular. Veli´nin de bunlardan biri olduğu, Almanya´nın hizmetine girdiği, güçlenen Nazi hareketiyle birlikte uzun vadede rakip olacağı düşünülen ABD´de iç karışıklık yaratmak amacıyla görevlendirilmiş olabileceğine inanan birçok araştırmacı var. Veli´nin kayboluşunun ardından Almanya´da görüldüğü iddialarının ortaya atılması bu iddiayı destekliyor.
.
Esrarengiz kayboluşunun ardından Elijah Muhammed´in "Görevliydi. Geri çağrıldığı için ayrıldı" demesi ve kurduğu sistemin sıradan biri tarafından organize edilmek için fazlasıyla komplike olması bile şüphelenmek için yeterli. "Bu sistemi kurarken bir ´talimname´ kullandığını biliyoruz çünkü bunu bizzat kendisi beyan etmiştir, İslam´ın önce kaybedilip sonra bulunmuş öğretileri´ dediği talimname bugün kayıp. Bütün krediyi kendi üzerine almak dururken bir talimnameyi rehber aldığını söylemiş olması ortada adım adım izlenmiş bir plan olduğunu gösteriyor" diyor Özer ve ekliyor: "Bazı resmi kayıtlarda Veli, İslam Ulusu´nu kurmadan önce eski bir uyuşturucu kaçakçısı olarak gösteriliyor. Sıradan bir mahkûmun bu talimnameyi bulması ve okuyup anlaması biraz fantastik açıkçası. Talimnamenin Veli dışında başka kişilerde de olması, yani bir ekip çalışması yapılmış olması muhtemel. Çünkü üç yıl gibi bir zamanda tek kişinin böylesine güçlü bir organizasyon kurması pek mümkün değil. Veli´nin 12 değişik isimle anılması da, ortada birden çok Veli´nin olduğu şeklinde yorumlanabilir. Bu sorulara bu gün ABD devleti dahil yanıt verebilecek kimse mevcut değil."
.
Veli´nin kimliği hakkında tartışmasız olan bir tek gerçek var, o da gerçek kimliğini bulup açıklayana zamanında 100 bin dolar ödül vaat edilmiş olduğu. Ödülü vaat eden ise bizzat İslam Ulusu. Bir örgüt düşünün ki kurucusunun kimliğini tespit ettirebilmek için ödül koysun. Dünyada ilk ve tek olan bu tuhaf durumu hâlâ çözümleyebilen yok. İslam Ulusu "Mehdi" diye nitelendirdikleri kurucusu hakkındaki soruları muhatapsız bırakıyor. Grubun sözcüsü Haftalık´ın Veli´nin kimliği ile ilgili sorusu karşısında resmi internet sitelerine yönlendirmenin dışında bir açıklama yapmadı.(http://www.noi.org/) Sitedeyse Veli Ferit Muhammed, halen öğretici yönüyle hatırlanmakta: ´Tek başına geldi. Bize kendimizi öğretmeye başladı. Tanrıyı ve şeytanı gösterdi, Dünya´nın ölçülerini, öteki gezegenlerin ölçülerini öğretti ve bize dünya dışındaki gezegenlerdeki uygarlıklarını tanıttı" ibaresi bulunuyor.
.
http://www.thenationofislam.org/supremewisdom.html
http://www.watchman.org/profile/nationofislampro.htm
http://news.bbc.co.uk/2/hi/entertainment/7918383.stm
http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/anti-semitism/NOI.html
http://en.wikipedia.org/wiki/Nation_of_Islam_and_antisemitism
ON İKİ FARKLI İSİMLE ANILIYOR
O bir siyah değildi. Kayıtlara göre defalarca adi suçlardan tutuklanmış. Üç yılda ABD´nin en tehlikeli örgütünü kurmuş ama arkasında maddi-manevi bilinen hiçbir güç yok. Hakkında internette yazılan 372 sayfalık FBI dosyası var. Büyük çoğunluğu karartılarak sansürlenmiş. Bu raporlara göre ABD´nin Oregon eyaletine bağlı Portland´de doğmuş. Doğum tarihi kayıtlarda 1891 olarak görünüyor. Ne var ki resmi kayıtlarda anne ve babası Hawaii doğumlu görünen Veli Ferit, evliliğinden olan çocuğunun kaydını yaptırırken ise kendisini kayıtlara Yeni Zelanda doğumlu olarak geçirtmiş. Fakat ilerleyen yıllarda yeniden gözaltına alındığında kendisini Arap kökenli olarak tanıtarak Seyyid (Peygamberin soyundan gelen) olduğunu iddia etmiş. Telaffuzu birbirlerine yakın 12 ayrı isimle tanınıyor. Ortada 12 ayrı kişi mi vardı yoksa 12 farklı isimle çağınlan bir kişi mi, hâlâ belirsiz. İslam Ulusu içinde onun Elijah Muhammed'in babası olduğuna inananlar da var. Ne var ki, Veli Ferit´in bilinen tek resminde şüpheye yer bırakmayacak kadar beyaz tenli olduğu görülüyor.
.
Amerika, 1920´li yılların sonlarında rengi siyah olanlar için hayatın çok kolay olmadığı bir coğrafyaydı. Pratikte kölelik düzeninin kaldırılmasının üzerinden neredeyse yüzyıl geçmiş olsa da siyahlara yönelik ayrımcılığın tüm sıcaklığıyla sürdüğü zamanlardı. İşte böyle bir ortamda, büyük çoğunluğu okuma yazma dahi bilmeyen zencilerin yoğun olarak yaşadığı Detroit bölgesinde esrarengiz bir adam belirdi, isminin Wali Fard Mohammed (Veli Ferit Muhammed) olduğunu söylüyordu. Adı kısa sürede bulunduğu yere uygun olarak evrimleşerek Wallace halini aldı. Siyah değildi, fakat esmer teniyle beyaz Amerikalılardan hemen ayırt ediliyordu. Kim olduğunu, nereden geldiğini bilen yoktu. Kökeniyle ilgili soruları "Yarı Mekkeli, yarı Avrupalı" diye yanıtlıyordu. Daha ötesi ise sırdı. Zenci mahallelerinde ev ev gezerek kumaş satan bu adam ABD´nin günümüzde "En önemli iç tehdit unsuru" olarak gördüğü bir örgütün kurucusu olacaktı. Örgütün ismi Nation of İslam (İslam Ulusu) idi.
.
Beyazlardan alışık olmadıkları bir ilgiyi Wali´den gören siyahların ona güvenmeye başlamaları uzun sürmedi. Gittiği her evde kumaş satmanın yanında cahil bırakılmış olan siyahlara alfabeyi, rakamları ve dünya ile ilgili temel bilgileri öğretiyordu. Ve bunu yaparken de İslamiyet´i... Uyguladığı sistem dahiceydi. öğrettiği her harfin karşısına onu tanıştıracak bir İslami terim koydu; A: Allah, B: Besmele gibi... Siyahlara dünyanın sadece Amerika´dan ibaret olduğu öğretilmişti. Kıtaları ve denizleri bilmiyorlardı. Onlara yüzdeleri öğretmek için kara / deniz oranlarını ezberletti. Mesafeleri öğretmek için ise gezegenlerin birbirlerine uzaklıklarını kullandı. Bu içiçe geçmiş metotla kısa sürede çok şey öğretmeyi başardı.Wali Ferit, ABD´yi dolaşarak sürdürdüğü faaliyetleriyle kısa sürede binlerce siyahı Müslüman yaptı. Ancak öğrettikleri, Müslümanlığın alışılagelmiş kurallarını içermiyordu. Örneğin siyahlar oruç tutarken sadece öğle yemeği yiyip ertesi gün aynı saate kadar aç duruyorlardı. Böylece iş yerlerinde oruç tuttukları deşifre olmuyordu. Zira o zamanlar ABD´de İslamiyet yasaktı. Bu yöntem ile siyahların iftar ve sahur saatlerini takip etmek gibi dertleri de olmuyordu. Ayrıca Ramazan´ı hep Aralık ayında yaşıyorlardı (Birkaç yıl öncesine kadar İslam Ulusu halen Aralık ayında Ramazan´ı yaşıyordu.) Aralık ayında Hıristiyanların bolca dini tatili vardı ve iş günleri sınırlıydı. Böylece hem ibadetlerini daha kolay yaşıyorlar, hem de Hıristiyan geleneklerinden kopuyorlardı. Bu şekilde ibadet etmek Tanrı katında kabul edilir mi, bunu biz bilemeyiz ama Veli bu orucu üç yıl içinde sekiz bin kişiye tutturmayı başardı. Orucu disiplin amacıyla tutturuyordu. Bu çok önemliydi ve çoğu eski suçlu olan örgütün ilk üyeleri bu sayede nefisleri üzerinde disiplin kurabildiler. Hacca gitmek gibi zorunluluklar da Wali´nin Müslümanlığında yoktu. Kısaca siyahları zora koşacak, yeni dinlerine alışmalarını engelleyecek katı dini hükümleri uygulamıyordu. Bu, İslam´a yabancı olan Yeni Dünya´nın hiç tanımadığı ve içinde tasavvufi öğeler bulunan, daha ziyade Batılı bir gelenekti. Hatta belki daha sonra Arapların iddia edeceği gibi İslam bile değil sadece felsefeydi. Wali´nin saçtığı tohumlar işe yaramış, maya tutmuştu. Sayıları binleri bulan ve kendisine "mehdi" diye hitap eden müritlerini bir çatı altında toplamak için düğmeye bastı. Ve kısa süre sonra, 4 Temmuz 1930, yani ABD´nin ulusal kurtuluş gününde İslam Ulusu kuruldu. Hareketin başındaki isim Elijah Muhammed´di. Ancak örgütlenmeyi hazırlayan kişinin Wali olduğunu herkes biliyordu. Wali´nin çalışmaları FBI´ın dikkatini çekti ve Wali gözaltına alındı. Ancak onlar da bu gizemli liderin gerçekte kim olduğunu çözmekte aciz kaldılar. Wali, 1933 yılında aniden ortadan kayboldu. Gelişi gibi gidişi de esrarengiz olmuştu. Üç yılın sonunda arkasında on bin kişiye yaklaşan bir Müslüman zenci cemaati bıraktı. Halen Louis Farrakhan´ın liderliğini sürdürdüğü İslam Ulusu´nun ABD´de, sayıları iki milyona yaklaşan bir taraftar grubu bulunuyor. Her gün 250 kadar Hıristiyan siyahı Müslüman yapıyorlar ve böyle giderse yakın bir gelecekte ABD´deki siyahlarının beşte birinin Müslüman olacağı öne sürülüyor.
.
ABD´NİN EN BÜYÜK ULUSAL TEHDİDİ: İSLAM ULUSU
Her gün ortalama 250 Hıristiyan siyahı Müslüman yapan hareketi, başlıktaki gibi tanımlıyor ABD hükümeti. Ne var ki suçlanabilecek hiçbir açık noktaları yok. En büyük özelliği üyelerinin çakı bile taşımayacak kadar silahlardan uzak durmaları. Kendi iletişim kanallannı kullanıyorlar. Ülke genelindeki hapishanelerde birinci güç konumundalar. Şu anki başkanı Louis Farrakhan Hıristiyanlıktan dönme bir siyah. Bu nedenle ilk ibadethanelerinin eski bir kilise olması onlar için çok önemli. Muhammed Ali Clay, Mike Tayson, Michael Jackson en ünlü üyelerinden bazıları.
Başkan Louis Farrakhan´ın birkaç yıl önce Türkiye´de Necmettin Erbakan ile de görüştüğü biliniyor.
.
GİZEMLİ LİDER TÜRK MÜYDÜ?
Ancak aradan geçen 70 yılı aşkın bir süreye karşın ne İslam Ulusu´nun ne de Amerikan hükümetinin çözemediği bir soru var: Bütün bu hareketi başlatan Veli gerçekte kimdi? Resmi kayıtlarda Wali´nin yarı Suriyeli yan Jamaikalı olduğundan tutun da Arap, Kızılderili, Yeni Zelandalı, Kafkas veya İranlı olduğuna kadar onlarca iddia bulunuyor. Mahkemelerde delil kabul edilen Ana Britanica´ya göreyse Mekke doğumlu ancak bu konuda resmi bir dayanak yok. Ansiklopedi, Wali´nin kendisini tanımlarken "Ben yarı Mekkeli yarı Avrupalı´yım" ve "Peygamber soyundan geliyorum" sözlerinden yola çıkarak bu yorumda bulunmuş. Wali´nin kimliğiyle ilgili günümüzde en çok kuvvet kazanan iddia ise onun Türk olduğu şeklinde. Bu iddia son yıllarda kiliselere bağlı araştırma gruplarınca sıkça ortaya atılmaya ve benimsenmeye başladı, iddianın ilk ağızdan sahipleri Amerika´daki Müslüman hareketler üzerine araştırmaları bulunan ABD´li Teoloji uzmanı Craig Keener ile New Song Kilisesi papazlarından Adam Edgerly. Her ikisi de Veli Ferit Muhammed adıyla bilinen Veli´nin bir Türk olduğu konusunda hemfikir.
.
Veli üzerine Türkiye´de en kapsamlı araştırmaları yapan ise beş yıl üniversite öğrenimi için kaldığı ABD´de bu sırrın peşinde koşan araştırmacı Ercüment Özer. Türkiye´ye döndüğü 1997´ye kadar Veli´nin kimliğinin peşine düşen Özer´e göre o bir Türk, hem de büyük ihtimalle bir istihbaratçı. Özer´in iddiaları şöyle: "Örgüt kurma konusunda Veli´nin sisteminin kelimenin tam anlamıyla kusursuz olduğunu görüyoruz. Eğer bu modelde tek bir açık nokta bırakılmış olsaydı, ABD bu organizasyonu çoktan yok etmişti. Veli´nin organizasyonu dışarıya karşı tamamen kapalı, içine sızılması çok zor olan, kadın kolu, imamlar konseyi, askeri kanat gibi dalları bulunan profesyonel bir yapı. Her şey yapılanların büyük bir planın parçaları olduğunu ve hedeflenenin zencilerin çözülemez bir 'derin devlete' sahip olması olduğunu gösterir nitelikte. Onun Arap olması ise pek akla yatkın değil. Öğrettiği Müslümanlık, klasik Sünni inanışından çok tasavvufi ilkelere yakın. Bu nedenle İslam Ulusu, bugün bile kendisini ´sufi bir tarikat´ olarak nitelendiriyor ve İslam´ı farklı algıladığı için Araplar tarafından "Küfür Ulusu" olarak nitelendiriliyor. Bu hareketi incelediğimde bizim kültürümüzde de var olan Mevlevilik ve Bektaşilik ile birçok benzer yanının olduğu görülüyor. Eğer Veli söylendiği gibi Mekkeli olsaydı büyük ihtimalle Vahhabi mezhebinden olurdu ki, bu inanışın tasavvufla hiç ilgisi yok. Veli´nin kendisini, ´Yarı Avrupalı yarı Mekkeli´yim´ şeklinde tanımlaması, geldiği coğrafyanın hem Avrupalı hem Müslüman bir ülke olduğuna işaret ediyor. İslam Ulusu´nun bayrağına bakınca bu okumanın doğru olduğu görülecektir: Türk bayrağının ay yıldızı sola bakan hali!"
.
TEŞKİLATI MAHSUSA BAĞLANTISI
Şayet Veli istihbaratçıysa ve ABD´ye görevli olarak geldiyse onu yönlendiren kimdi? Özer´e göre bu sorunun iki cevabı olabilir: 1930´lar Atatürk ile ABD´nin arasının iyi olmadığı yıllardı. ABD, taşıma gemilerini vererek İzmir´in Yunanlılar tarafından işgalini desteklemişti. Lozan Anlaşması´nı da kabul etmeyerek genç Türk Cumhuriyetine düşmanca davranışlar içine girmişti. Ermeni sorununa olan ilgisi nedeniyle Atatürk, ABD´nin düşmanlıklarına Veli yoluyla cevap vermiş olabilir. Atatürk´ün Kızılderililere de yakın ilgi gösterdiği biliniyor.
İkinci iddia ise Veli´nin Almanya hesabına çalışan bir Türk ajanı olabileceği. Birinci Dünya Savaşı´nın ardından, bazı Teşkilat-ı Mahsusa ve İttihat Terakki üyelerinin Almanya´ya kaçtığı biliniyor. Bu istihbaratçılar Almanya´nın desteğiyle İngiltere ve Fransa´nın Müslüman sömürgelerinde çeşitli faaliyetlerde bulundular. Veli´nin de bunlardan biri olduğu, Almanya´nın hizmetine girdiği, güçlenen Nazi hareketiyle birlikte uzun vadede rakip olacağı düşünülen ABD´de iç karışıklık yaratmak amacıyla görevlendirilmiş olabileceğine inanan birçok araştırmacı var. Veli´nin kayboluşunun ardından Almanya´da görüldüğü iddialarının ortaya atılması bu iddiayı destekliyor.
.
Esrarengiz kayboluşunun ardından Elijah Muhammed´in "Görevliydi. Geri çağrıldığı için ayrıldı" demesi ve kurduğu sistemin sıradan biri tarafından organize edilmek için fazlasıyla komplike olması bile şüphelenmek için yeterli. "Bu sistemi kurarken bir ´talimname´ kullandığını biliyoruz çünkü bunu bizzat kendisi beyan etmiştir, İslam´ın önce kaybedilip sonra bulunmuş öğretileri´ dediği talimname bugün kayıp. Bütün krediyi kendi üzerine almak dururken bir talimnameyi rehber aldığını söylemiş olması ortada adım adım izlenmiş bir plan olduğunu gösteriyor" diyor Özer ve ekliyor: "Bazı resmi kayıtlarda Veli, İslam Ulusu´nu kurmadan önce eski bir uyuşturucu kaçakçısı olarak gösteriliyor. Sıradan bir mahkûmun bu talimnameyi bulması ve okuyup anlaması biraz fantastik açıkçası. Talimnamenin Veli dışında başka kişilerde de olması, yani bir ekip çalışması yapılmış olması muhtemel. Çünkü üç yıl gibi bir zamanda tek kişinin böylesine güçlü bir organizasyon kurması pek mümkün değil. Veli´nin 12 değişik isimle anılması da, ortada birden çok Veli´nin olduğu şeklinde yorumlanabilir. Bu sorulara bu gün ABD devleti dahil yanıt verebilecek kimse mevcut değil."
.
Veli´nin kimliği hakkında tartışmasız olan bir tek gerçek var, o da gerçek kimliğini bulup açıklayana zamanında 100 bin dolar ödül vaat edilmiş olduğu. Ödülü vaat eden ise bizzat İslam Ulusu. Bir örgüt düşünün ki kurucusunun kimliğini tespit ettirebilmek için ödül koysun. Dünyada ilk ve tek olan bu tuhaf durumu hâlâ çözümleyebilen yok. İslam Ulusu "Mehdi" diye nitelendirdikleri kurucusu hakkındaki soruları muhatapsız bırakıyor. Grubun sözcüsü Haftalık´ın Veli´nin kimliği ile ilgili sorusu karşısında resmi internet sitelerine yönlendirmenin dışında bir açıklama yapmadı.(http://www.noi.org/) Sitedeyse Veli Ferit Muhammed, halen öğretici yönüyle hatırlanmakta: ´Tek başına geldi. Bize kendimizi öğretmeye başladı. Tanrıyı ve şeytanı gösterdi, Dünya´nın ölçülerini, öteki gezegenlerin ölçülerini öğretti ve bize dünya dışındaki gezegenlerdeki uygarlıklarını tanıttı" ibaresi bulunuyor.
.
http://www.thenationofislam.org/supremewisdom.html
http://www.watchman.org/profile/nationofislampro.htm
http://news.bbc.co.uk/2/hi/entertainment/7918383.stm
http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/anti-semitism/NOI.html
http://en.wikipedia.org/wiki/Nation_of_Islam_and_antisemitism
"Haim Nahum Efendi"
.
Hakham Bashi Grand Rabbi Haim Nahum
http://www.hsje.org/images/rabbis/img7.jpg
http://www.hsje.org/rabbi_nahum_effendi.htm
http://www.flickr.com/photos/dlisbona/1504144007/
http://jimenaexperience.org/egypt/portfolio/the-senator-and-chief-rabbi-of-cairo/
http://www.sefarad.org/publication/lm/046/17.html
http://www.sephardicgen.com/databases/TurkeyChiefRabbis.html
http://www.nebidaniel.org/registres.php?lang=en
http://www.nationmaster.com/encyclopedia/Chaim-Nahum
http://www.infocenters.co.il/gfh/notebook_ext.asp?book=116537&lang=eng
NOVEMBER 15, 1960
JERUSALEM, Nov. 14 (JTA) –
Rabbi Haim Nahum, Chief Rabbi of the Egyptian Jewish community since 1925, died in Cairo yesterday at the age of 88, the Cairo radio reported. Rabbi Nahum, who was held in high esteem by many of the Moslem rulers of Egypt and Turkey, was an expert on Jewish and Islamic history and Semitic languages. He had been blind for the past 22 years.
Born in Manissa (http://www.sephardicstudies.org/manisa.html), Turkey, Rabbi Nahum studied at Istanbul and at the University of Paris and the French Rabbinical Seminary in Paris, where he was ordained a rabbi in 1897. For several years he taught Jewish history and law at the rabbinical school in Istanbul. He served as Grand Rabbi of the Ottomon Empire from 1908 until the empire was dissolved after the First World War. He settled in Cairo in 1924 and became Chief Rabbi of Egypt the following year.
Although not a Zionist, he knew most of the leaders of the movement, including the late Theodor Herzl and Dr. Chaim Weizmann. He wrote a number of books, including "Jewish Life in Babylonia Between the Third and Eighth Centuries" and "Karaite Literature in Turkey."http://weekly.ahram.org.eg/2008/899/_fe1.htm
http://www.virtualjudaica.com/Item/28810/Letter_by_R._Haim_Nahum,_Chief_Rabbi_of_Egypt
.
http://bassatine.net/bassa20.php
http://content.lib.washington.edu/cdm4/item_viewer.php?CISOROOT=/jhp&CISOPTR=385&CISOBOX=1&REC=3
http://mentalblog.com/2005/06/landlord-of-lubavitcher-rebbe.html
http://jewage.org/wiki/en/Profile:P1570550087
Milli mücadelenin başarıyla bitirilmesinden sonra bağımsız Türkiye’nin dünyada tanınması için Lozan görüşmeleri başladı. Lozan görüşmelerinde Türk delegeler arasında anlaşmazlık çıktı, Dr. Rıza Nur’un görevine son verildi. Yahudi Hahambaşı Haim Nahum Efendi, İnönü’nün Baş danışmanı oldu ve anlaşma imzalandı. Kıbrıs, adalar, Irak sınırı konularında Türkiye önemli kazanımlara seyirci kaldı. Lozan anlaşmasının gizli tutanakları da günümüze kadar yayınlanmadı.http://www.arastiralim.com/lozanda-neleri-kaybettik.html
Milli mücadelenin askeri başarı ile bitirilmesinin doğal sonucu olarak bütün dünyanın tanıdığı bir anlaşma ile geleceğin bağımsız Türkiyesini şekillendirmeye sıra geldi. İsmet İnönü başkanlığındaki Türk heyeti İsviçrenin Lozan kentinde taraf olan ülkelerin heyetleri ile buluştu. Ve görüşmeler başladı. Kısa süre sonra Türk heyetinde görevli Rıza Nur ile İsmet Paşa’nın arası açıldı, Rıza Nur, görüşme heyetinden ayrıldı. Lozan görüşmeleri kesintiye uğradı. Ve görüşmelere ara verildi. Tarih 1923 yılı şubat ayını gösteriyordu.
Ve görüşmeler yeniden başladı. Konuların gündeme getirilmesi, tartışmalar, teklifler sonrası onaylanan maddeler anlaşmanın kabul edilen hükümleri arasındaydı. Bu sırada ilginç gelişmeler oldu. İstanbul’daki Yahudi Hahambaşısı Haim Nahum Efendi, İsmet Paşa’nın danışmanı görevine getirildi. Toplantılara katılıyor, yabancı heyetlerin sözlerini Türkçeye çeviriyor, Osmanlı’dan kalan sorunların çözümü için tekliflerini sunuyordu. Ve aradan geçen aylar sonra 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan anlaşmasının kabulü ilan edildi. Türkiye’de Lozan anlaşması “Bağımsız Türkiye’nin güvencesi” olarak tanımlandı ve resmi tarih kitaplarına da bu yönde bilgiler yansıtıldı. Peki, Lozan görüşmeleri sırasında delegelerin ileri sürdükleri görüşler, ele alınan maddelere esas olacak açıklamalar ile ilgili gizli tutanak belgeleri yok muydu? Elbette ki vardı. Peki Lozan anlaşmasının imzalanmasından sonra geçen uzun süre içinde Lozan anlaşmasının gizli belgeleri neden açıklanmaz! Ve bir sır gibi saklanır.
Lozan görüşmeleri esnasında ABD temsilcileri neden toplantılara katılmayıp anlaşmaya da imza atmadılar. Özellikle Türkiye’nin en ceddi askeri sorunu olan Türkiye- Irak sınırının çizimi konusundaki çıkarları neden sonuçlandırılmaz. Yine Osmanlı zamanında imzalanan 1913 Uşi anlaşması çerçevesinde Türkiye’nin Ege’deki 12 ada üzerindeki olası hakları neden ele alınmaz? Padişah Abdülhamit, 1878 yılında imzaladığı Kıbrıs’ı İngiltere’ye askeri üs olarak veren anlaşma metnine “Hukuku şahaneme asla halel gelmemek kaydıyla” notu düşerek imzalamıştı.Burada bahsi edilen “hukuku şahane” sözleri devletin varlığı ve bağımsızlığı anlamındadır. Lozan’da Kıbrıs konusu neden gündeme getirilmez?
Lozan’ın sorgulanması ve ortay çıkan bilgiler şaşırtıcı özellikler taşıyor. Ama en önemlisi de hiç şüphesiz Türk heyeti içinde bulunan Yahudi Hahambaşısı Haim Nahum’un oynadığı tarihi rolün arka planının bilinmesidir.
Haim Nahum, 1872-1960 yılları arasında yaşadı. İzmir’de doğmuştu. Yahudi dini ve kültürünü esas alan okullarda okuduktan sonra Sorbon Üniversitesinde Doğu dilleri üzerinde diplomasını aldı. Dilbilimci, tarihci ve fizozof olarak mezun olmuştu. 1909 yılında İstanbul’da Osmanlı Yahudileri dini liderliği olan “Hahambaşılık”görevine getirildi. Ve aynı yılda Osmanlı Harb Okulunda siyaset bilimi ve tarih üzerinde dersler vermeye başladı. İttihat ve Terakki harekatına katılan genç subayların yetişmesine yönlendirilmesine önemli katkıları oldu. Aradan geçen yıllar sonra Lozan görüşmeleri esnasında İngiltere temsilcisi Lord Curzon’a karşı ikna yeteneği olan Haim Nahum Efendi’nin Türk resmi danışmanı olarak görev alması düşündürücü bir konuydu. Ve bu şartlar altında Lozan anlaşması imzalandı.
Bundan sonrası Haim Nahum’un hayatında yeni bir dönem başladı. Haim Nahum, Mısır’a gitti. Kahire’de Yahudi cemaatinin teşkilatlanması çalışmalarını yürüttü. 1920 ve 30’lu yıllarda Filistin topraklarında Yahudi Siyonist hareketlerinin gelişip güçlenmesine önemli katkılarda bulundu. Ve 1948 yılı içinde İsrail Devleti kuruldu. Bu tarihten sonra Nahum Efendi, dünya Yahudileri’nin İsrail’e olan desteğinin sürmesi çalışmalarını yürüttü.
Özetle söylemek gerekirse Lozan’da Türkiye Devleti kendi bağımsızlığını sağlayacvak temel garantileri alamadı. Özellikle İngiltere ve ABD’de etkin Yahudi ve Mason kişi ve kuruluşlarının yön verdiği “küresel sermayenin” istekleri doğrultusunda Türkiye-Irak sınırı gelecekte baş ağrıtan bir bela olarak hep varlığını korudu. Sorunun bu boyutta kalıcı olmasında Haim Nahum Efendi’nin Lozan’daki rolü çok önemli bir husustu… Türkiye’de Lozan’ın gizli tutanakları açıklansa da açıklanmasa da…
(Cezmi YURTSEVER, Nisan 2008)
...Lozan’ın sorgulanması ve ortaya çıkan bilgiler şaşırtıcı özellikler taşıyor. Ama en önemlisi de hiç şüphesiz Türk heyeti içinde bulunan Yahudi Hahambaşısı Haim Nahum’un oynadığı tarihi rolün arka planının bilinmesidir…
O rol, ülkenin yüz yıllık rotasının çizilmesine ışık tutmaktadır…
Haim Nahum, 1872-1960 yılları arasında yaşadı. İzmir’de doğmuştu. Yahudi dini ve kültürünü esas alan okullarda okuduktan sonra Sorbon Üniversitesinde Doğu dilleri üzerinde diplomasını aldı. Dilbilimci, tarihci ve filozof olarak mezun olmuştu. 1909 yılında İstanbul’da Osmanlı Yahudileri dini liderliği olan “Hahambaşılık” görevine getirildi. Ve aynı yılda Osmanlı Harb Okulunda siyaset bilimi ve tarih üzerinde dersler vermeye başladı. İttihat ve Terakki hareketine katılan genç subayların yetişmesine, yönlendirilmesine önemli katkıları oldu. Aradan geçen yıllar sonra Lozan görüşmeleri esnasında İngiltere temsilcisi Lord Curzon’a karşı ikna yeteneği olan Haim Nahum Efendi’nin Türk resmi danışmanı olarak görev alması düşündürücü bir konuydu.
Ve bu şartlar altında Lozan anlaşması imzalandı.
Bundan sonrası Haim Nahum’un hayatında yeni bir dönem başladı. Haim Nahum, Mısır’a gitti. Kahire’de Yahudi cemaatinin teşkilatlanması çalışmalarını yürüttü. 1920 ve 30’lu yıllarda Filistin topraklarında Yahudi Siyonist hareketlerinin gelişip güçlenmesine önemli katkılarda bulundu. Ve 1948 yılı içinde İsrail Devleti kuruldu. Bu tarihten sonraNahum Efendi, dünya Yahudileri’nin İsrail’e olan desteğinin sürmesi çalışmalarını yürüttü.
Özetle söylemek gerekirse Lozan’da Türkiye Devleti kendi bağımsızlığını sağlayacak temel garantileri alamadı. Özellikle İngiltere ve ABD’de etkin Yahudi ve Mason kişi ve kuruluşlarının yön verdiği “küresel sermayenin” istekleri doğrultusunda Türkiye-Irak sınırı gelecekte baş ağrıtan bir bela olarak hep varlığını korudu. Sorunun bu boyutta kalıcı olmasında Haim Nahum Efendi’nin Lozan’daki rolü çok önemli bir husustu… Türkiye’de Lozan’ın gizli tutanakları açıklansa da açıklanmasa da…”
İzmir’de doğan bir kişilik, dönme olması yüksek ihtimal…
İttihat ve Terakki’ye yön verenlerden…
Lozan görüşmelerinin en kilit ismi…
Türkiye’de bir iç savaşın çıkmasındansa arzuladıkları gibi dizayn edilerek İsrail’in kuruluş sürecini hızlandıran bir Siyonist…
Türkiye sonrası Mısır’a giderek, İsrail’in yeşermesinde en yakın komşu olarak bu ülkedeki hareketlerde aktif rol almak…
İsrail’in kurulmasından önce ve sonra aktif olarak katkıda bulunmak…
Yol haritasına bakar mısınız?
Böyle bir şahsiyetten Müslüman Türk toplumu için hayırlı çalışmalar beklemek ancak gözü karanlıktan körleşmiş ulusalcıların inanacağı bir hikaye olurdu…
İşte Haim Nahum’un kurulmasına katkıda bulunduğu “ilk Yahudi devleti Türkiye”yıkıldı ve yerine “tam bağımsız Türkiye” kurulmaya çalışılıyor…
Bu muazzam devrimin kahramanı Tayyip Erdoğan önce Türkiye Başbakanı sıfatı ile şimdi “ikinci Yahudi devleti İsrail”in defterini dürmekle meşgul…
Ve İsrail’in kuruluş yolundan yıkımını sağlamak için Mısır’da…
Mason ve satılık Mübarek diktatörlüğünün ardından Mısır halkının gerçek iradesini yansıtacak yeni modelde rol alacak tüm aktörler dün itibariyle Tayyip Erdoğan’ın rahlesinden geçtiler…
Adeti kendilerini kabul ettirebilmek için yarıştılar…
İşte dünya lideri bu…
Artık kabul edin, Türkiye’deki Yahudi devleti yıkıldı, sırada Ortadoğu’ya kan ve gözyaşından başka hiçbir şey vermeyen İsrail’de…
http://www.rotahaber.com/Sira-ikinci-Yahudi-devletinde--_206320.html
http://www.rotahaber.com/Sira-ikinci-Yahudi-devletinde--_206320.html
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)