29.08.2009

"War, Inc."

Politik bir gerilimin konu edildiği film Türkistan’da geçiyor. Ülke, eski Amerikan Başkanı Aykroyd’un kurucusu olduğu bir Amerikan güvenlik şirketi tarafından işgal edilir. Şirket tekelleştirme hedefine erişebilmek için, Orta Doğu’daki petrol başkanını öldürmelidir. Bunun için şirketin başkanı, tehlikeli bir adam kiralar. Sıra suikaste gelir. Daha az dikkat çekmesi için Orta Doğu’nun ünlü pop yıldızı Yonica Babyyeah’in düğününden faydalanılması düşünülür.http://www.sinemalar.com/film/8184/War-Inc/ Fragman: http://www.dailymotion.com/video/x9lwtl_war-inc-2007-fragman_shortfilms
.
"Dyncorp"
"Blackwater - Zi"
"Black Hawk"

"Home Sweet Home"

"Atina Okulu"


28.08.2009

"Spy Drone"

Miami polisi tarafından hayata geçirelecek uygulamayla, gökyüzü bu insansız hava araçları ile dolacak ve tüm kent gözetlenecek. http://www.zamazing.org/etiket/polis

İngiltere’nin ilk polis “spy drone”u yani "casus arı"sı gökyüzünde yerini aldı Uzaktan kumandalı helikopter CCTV kameralarıyla donatıldı. Böylece Merseyside kentinin suç oranının azalması bekleniyor. Casus arı sadece bir metre genişliğinde ve bir şeker çuvalındandan daha hafif. Geçmişte askeri amaçlarla kullanılan casus helikopter, şimdilerde İngiltere sokaklarını gözetleyecek ve kaydettiği görüntüler, polisler tarafından izlenecek, böylece sokaklarda neler olup bittiği dakika dakika kontrol edilmiş olacak. Becerikli helikopterin haziranda deneme sürecini bitirdikten sonra kullanıma hazır hale gelmesi bekleniyor.
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/6558000.asp?gid=200
Video: http://www.dailymotion.com/video/x21ko4_spy-drone-uk_politics

"Sessiz ses sistemi icat edildi"

Inside Edition - LRAD Coverage - YouTube

.
ABD'li mucit Elwood Woddy, Norris isimli, sessiz ses sistemi icat etti! Dörtgen bir alüminyumdan yapılmış olan vericiyi, CD oynatıcıya bağlayan Norris, aleti dinleyicilere yönelttiğinde hoparlör olmadığı halde dinleyenlerin sesi alabildiklerini söyledi. Norris, HyperSonic Ses Sistemi isimli icadı ile 500 bin dolarlık LemelsonMIT ödülünü kazandı. Buluş, insanın duyma eşiğinin üzerindeki ses sinyallerinin kişiye odaklanmasıyla çalışıyor. Ses kişiye ulaştığında, kişinin kafasının içinden geliyormuş gibi duyuluyor.
Norris bu teknolojinin evde, otomobilde ya da havaalanında kullanılabilecek kadar pratik olduğunu söyledi. Bu sistem sayesinde takımından sadece bir oyuncuya bağırmak isteyen bir çalıştırıcının söylediklerini sadece o oyuncunun duyması mümkün olacak. 83 yaşındaki Norris'in bu icadından başka 47 patentli icadı daha var.http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=150592

"Yakıtsız motor"


Yakıt gerektirmeyen kuvvet makinesi olarak tanıtılan Erke Dönergeci'ne Kırşehir'den rakip çıktı. "Erke Dönergeci'nin tanıtımını TV'de izledim. Şaşırdım. Aşağı yukarı aynı. Aynı prensipte çalışıyor, aynı devirde dönüyor. O devirde onlar da kullanamaz. Geliştirilmesi gerekiyor. Türkiye'de patent almaya kalksalar karşılarına ben çıkacağım. 2006'da patentini aldım." Bu sözler, "Manyetik alanlardan faydalanarak gücü katlanan yakıtsız motor" projesinin ve patentinin sahibi Ahmet Kolbaşı'ya ait. 1991'de hoparlördeki adi mıknatısları kullanarak, buluşunun çalışabilirliğini görmek için maket yapmış. Çalıştığını görünce de dünyanın masrafını yapıp prototipini oluşturmuş. 10 yıllık patentini almış. Özel alaşımlı manyetik çeliklerle motor gücünün artırılacağına inanan Kolbaşı, icadını Volkswagen otomobilinde test etmeyi düşünüyor. Enerji ve otomotiv devlerinin hedefi haline geleceğinden endişelenen Kolbaşı, projesini askerlere de götürmüş. Kolbaşı, şunları söylüyor: "Bu bir buluş. Bilinmeyenler aşıldı. Bundan sonraki aşama, piyasada bilinen sistemlerle bunun geliştirilmesi. 24 volt akü ile çalışıyor. Petrol, gaz gibi hiçbir yakıta ihtiyacı yok. Hava kirliliği yaratmıyor. Klasik motorlara göre 3 kat daha güçlü. Yarış otomobilleri hızına, 5 bin devrin üzerine çıkacak. Maliyeti sıfıra yakın."http://arsiv.sabah.com.tr/2008/02/19/haber,BD1D343C3C694F4E8C43631B5B857AF0.html

"Ankara"

Usame Bin Ladin, 11 Eylül saldırılarına katılanları övdüğü video konuşmasının bir yerinde Müslüman bir liderin bir kadının yardım çağrısı karşısında bugün Ankara denilen bölgeye gidip şehri aldığını ve o kadını kurtardığını örnek olarak verdi.

.
Usame bin Ladin'in konuşmasında geçen komutan Abbasi Halifesi Mu'tasım'dır ve olay 837'de meydana gelmiştir. Abbasi halifelerinin en meşhurlarından olan Harun Reşid'in oğlu olan Mu'tasım'ın asıl adı Ebu İshak Muhammed'dir. 833'te tahta geçtiğinde el-Mu'tasım Billah unvanını almıştır. Annesi Türk olan Mu'tasım, döneminde Abbasi ordusunda bulunan Türk askerlerinin sayısını çoğaltmış ve böylece Abbasi Halifeliği'nde Türk hakimiyetini başlatmıştı.
.
Mu'tasım'ın ağabeyi halife Memun'un ölümüyle sona eren Abbasi-Bizans mücadelesi Bizans İmparatoru Theophilos'un 837'de Müslüman topraklarına saldırısıyla tekrar başladı. İmparator Theophilos, büyük bir orduyla Abbasi hakimiyetindeki topraklara girerek Yukarı Fırat havzasında bugünkü Sultan-su kenarında bulunan Zibatra (Malatya'nın Doğanşehir ilçesi)'yı yağmalayıp, yakıp yıktı. Bizanslılar'ın şehirde yaptıkları vahşet devrin kaynaklarında yer buldu. Malatya Doğanşehir'in akıbetinden şehrin kapılarını açıp teslim olarak kurtulurken, direnen Şimsat (Palu Elazığ arasında) ise Bizanslılar tarafından tamamen yok edildi. Erzurum tahribattan surları sayesinde kurtulabildi. İmparator Theophilos, Müslüman topraklarını yakıp, yıktıktan ve kadınlarla çocukları esir aldıktan sonra İstanbul'a döndü. Bizanslılar, zaferlerini kutlarken haber Halife Mu'tasım'a ulaştı. Haberciler, Müslüman şehirlerinin yakılıp, yıkıldığını binlerce kadın ve çocuğun esir alındığını, bir kadının da "Yetiş Ya Mu'tasım" diye feryat ettiğini halifeye söylediklerinde, Mu'tasım tahtından kalkarak "Yetiştim" diye bağırıp, hemen ordunun hazırlanmasını emretti (İbnü'l- Esir, el-Kamil-fi't-Tarih, VI, Beyrut 1974, s. 480).
.
Kışı hazırlıklarla geçiren Abbasi ordusu 1 Nisan 838'de Samarra'dan (Irak'ta Türk askerleri için yapılan şehir) hareket etti. Abbasi ordusunun önemli bir kısmı Türk'tü ve dönemin en önemli Türk komutanlarından Afşin de ordudaydı. İki koldan Bizans topraklarına giren İslâm ordusunun ilk hedefi Ankara'ydı. Bu arada imparator ile Afşin'in birlikleri 838 Temmuz'unda Tokat Kazova'da karşılaştılar. İslâm ordusu mağlup olmak üzereyken 10 bin Türk okçusunun saldırısı durumu tersine çevirdi. İmparator Theophilos canını zor kurtarıp, İstanbul'a kaçtı.
.
Halife Mu'tasım, Bizanslılar'ın mağlubiyetini öğrenince Aşnas isimli komutanını göndererek Ankara'yı fethettirdi. Ankara'da birleşen ve buradaki Müslüman esirleri kurtaran Abbasi birlikleri daha sonra harekete geçerek Ankara'ya 200 kilometre uzakta Eskişehir civarında önemli ve stratejik bir yer olan Amorion'u kuşattılar.
.
12 Ağustos 838'de Bizans'ın İslâm saldırılarına karşı en önemli direnme merkezlerinden birisi olan Amorion fethedildi. Bu sefer, Bizans'a karşı İslâm ordularının düzenlediği en önemli seferlerden birisidir. Halife Mu'tasım, Doğanşehir'in intikamını almış, yardım isteyen Müslüman kadının ve diğer esirlerin yardımına yetişmişti. http://www.8sutun.com/archive.php?md=rd&id=40235

"Tevrat’taki Barack H. Obama şifresi"

"Kimi hahamlar Obama isminin Tevrat şifresine takıldığını ve Obama'nın gelişiyle birlikte Yecüc ve Mecüc devrinin (Gog Mogog) başlayacağını ileri sürüyorlar."

...Bu hususta mistik haham Mordehay Şakit gibi hahamlara diğer hahamlar da itibar etmiyorlar. Zira, 2001 yılında Bush kazandığında da benzeri mavalları söylemişler ama fos çıkmıştı. Dindar Yahudiler Bush seçildiğinde de Yecüc ve Mecüc zuhuruna ve savaşına neden olacağını öngörmüşlerdi. Bunlar, kendini gerçekleştiren kehanetlerden ziyade her mevsim kendisini tekrarlayan kehanetler zümresine giriyor.
...Michael Drosnin isimli bir Tevrat uzmanı da aynen Reşad Halife'nin Kur'an üzerinde yürüttüğü matematiksel şifre çalışmaları gibi Tevrat üzerinde bazı şifre çalışmaları yürütmüş ve bunlardan bazı sonuçlar istihsal etmiştir. Bilindiği gibi, Reşad Halife, Kur'an-ı Kerim üzerinde yapmış olduğu şifre çalışmalarında 19 ağırlıklı bir sayı olarak temayüz etmişti. Lakin Reşad Halife bu metamatiksel şifre üzerinden giderken Tevbe Suresinin iki ayetinin şifre sistemine uymadığı gerekçesiyle inkara yeltenmişti ve ardından da bu Mısırlı ziaaat mühendisi esrarengiz bir şekilde öldürülmüştü. Keza Cenk Koray da özellikle Mustafa Kemal üzerindeki 19 vefklerinden (uyumlarından) yola çıkarak 19 üzerinde çok durmasından sonra 19 yaşındaki oğlu da bir şekilde asabi bir nöbetten sonra cam kesiklerinden dolayı kan kaybederek vefat etmişti. Ömer Çelakıl veya akıl çelen bazı kimseler de sayısal şifreler üzerinde durmuşlardı. Elbette Bediüzzaman gibi isimler de eski ulemanın da kullandığı ebced ve istihraç meselesini tefeül anlamına benimsemişler ama bunu asli bir sisteme dönüştürmemişlerdi. Sadece moral takviyesi açısından bir de gaybın kader kodlarıyla ezelden tespit edildiği noktasında meseleyle ilgilenmişlerdir. http://www.ihaber.net/haber.php?haber_id=1746
http://www.jewishindy.com/modules.php?name=News&file=article&sid=10157

"Sekoya / Bonzai"


Sekoya (Sequoia sempervirens), servigiller familyasının Sequoia cinsinden tek bir türle temsil edilen (monotipik) 120 m boy, 7 m çap yapabilen anavatanı Kuzey Amerika olan büyük bir ağaç türü. Doğal yayılış alanında 140 m'ye kadar büyür; gövde dibi çok geniş olup uca doğru daralır. Kabuk kırmızımsı kahverengi veya tarçın renginde, 15-25 cm kalınlığındadır, tacı ise dardır. Genç ağaçlarda dallar incedir, sonradan kalınlaşır ve gövdeye çevrel olarak dizilmiştir. Sekoya







Bonsai, özel tekniklerle ağaçları saksılar içinde budayıp bodurlaştırarak büyütme sanatıdır. Özenle seçilen ağaç dalları, budanarak ve ilgiyle yetiştirilerek minyatür ağaç görünümü verilir. Japonca olan bu sözcük, tepsi (tabak) anlamına gelen "bon" ve bitki anlamına gelen "sai" sözcüklerinden türetilmiştir. Saksıdaki ağaç veya bitki anlamına gelir. Bonsai sanatı Japonya'ya 7-9. yüzyıllarda Çin'den gelmiştir. Çin'de Penjing adı verilen ağaç minyatürleştirme sanatının binlerce yıllık geçmişi vardır. Penjing'te doğal manzaralar gerçek materyaller kullanılarak oluşturulmaktadır. Bonzai'den farklı olarak bir tek saksıda bir ağaç değil, birkaç minyatür ağaç ve gölgesinde oturan bir insan tasvir edilir. Yaşayan ve küçültülmüş gerçek ağaçların gölgesinde meditasyon yapan insan heykelcikleri (genellikle budist rahipler ) veya etrafındaki keçilerini otlatan çoban figürleri yaygındır. Bu sanatta boyutlar çok önemlidir. İmgeler, kullanılan ağaçlarla orantılı olmalıdır. Bu gerçeklik hissini daha da arttırır. bonsai


"Krav Maga"

http://www.ehow.com/videos-on_1868_israeli-martial-arts-techniques.html

Krav Maga (İbranice קרב מגע: "yakın dövüş"), İsrail askeri güçleri tarafından kullanılan yakın dövüş tekniğidir.
Krav Maga İsrail güvenlik güçleri tarafından belirli değişikliklerle kullanılmaktadır. Kişisel savunma ( self-defense ) için daha basitleştirilip askeriyede kullanılan öldürme teknikleri çıkarılmış bir versiyonu sivil hayatta açılan kurslarla öğretilmektedir. İngilizce konuşulan ülkelerde kısaca Krav şeklinde adlandırılmaktadır... ( Krav Maga )

"Akdeniz´de Türk feribotuna 2. taciz"




AKÇAKOCA deniz otobüsüne taciz ateşi açan İsrail hücumbotlarının, Beyrut’tan Türk vatandaşlarını tahliye eden Deniz Kuvvetleri’ne ait TCG İskenderun feribotuna da, telsizle müdahale ettiği ortaya çıktı. Akdeniz’de Türk gemilerine ikinci taciz, Kocaeli Belediyesi’ne ait Akçakoca deniz otobüsünün başmühendisi Semih Soylu’nun, Mersin’deki açıklamalarıyla öğrenildi.http://www.haber7.com/haber/20060727/Akdenizde-Turk-feribotuna-2-taciz.php
http://www.zahal.org/Navy/p1.htm
http://www.israelmilitary.com/

"Plague"

Pandemiler
Kara Ölüm
Veba
Büyük Veba Salgını, Kara Ölüm ya da Kara Veba, 1347-1351 yılları arasında Avrupa'da büyük yıkıma yol açan veba salgınıdır. Asya'nın güney batısında başlayarak 1340'lı yılların sonlarında Avrupa'ya ulaşmıştır. Salgına Yersinia pestis adı verilen bir bakterinin yol açtığı düşünülmektedir.
Amerika'daki
Kızılderili Soykırımları'ndan sonra Bilinen bütün büyük salgınlardan ve savaşlardan daha fazla can alan salgında Fransız vakanüvis Jean Froissart'ın gerçeğe yakın olduğu kabul edilen saptamasına göre Avrupa nüfusunun yaklaşık üçte biri öldü. Salgın, Ortadoğu, Hindistan ve Çin de dahil olmak üzere yaklaşık 75 milyon kişinin ölümüyle sonuçlanmıştır.
Çin ve Orta Asya'dan başlayan
veba, 1347'de Kırım'da bir Ceneviz ticaret merkezini kuşatan Kıpçak ordusunun vebalı cesetleri mancınıkla kentin içine atmasıyla Avrupa'ya taşındı. Vebadan ölen soylular arasında Aragon kralı IV. Pedro'nun karısı Kraliçe Leanor ve Kastilya kralı XI. Alfonso'nun oğluyla evlenmeye giderken Bordeaux'da ölen, İngiltere kralı III. Edward'ın kızı Joan da vardı. İki Canterbury başpiskoposu art arda vebadan öldü. Şair Petrarca yalnızca pek çok şiirinin esin kaynağı Laura'yı değil, koruyucusu Giovanni Colonna'yı da salgında yitirdi.
Kara Ölüm'ün Avrupa'nın nüfusu üzerinde büyük bir etkisi olmuş ve Avrupa'nın sosyal temellerini değiştirmiştir. Roma Katolik Kilisesi için de büyük bir darbe olan Kara Ölüm; Museviler, Müslümanlar, yabancılar, dilenciler başta olmak üzere azınlıklara zulmedilmesine yol açmıştır. Günlük yaşamın belirsizliği insanları o günü yaşamaya itmiş, ve bu da Giovanni Boccaccio'nun 1353'de yazdığı Decameron'una yansımıştır.
Benzer salgın hastalıkların Avrupa'ya her yeni nesille geri döndüğü düşünülür; etkileri 1700'lü yıllara kadar devam etmiştir. Bunların arasında 1629-1631 yıllarında gerçekleşen İtalya salgını, Büyük Londra Salgını (1665-1666), Büyük Viyana Salgını (1679), Büyük Marsilya Salgını (1720-1722) ve son olarak da 1771 Moskova salgını bulunur. Salgının tanımı üzerine bir çok tartışma mevcuttur, ancak Avrupa'da 19. yüzyılda ortadan kalkmıştır.
14. yüzyılda bu salgına "Büyük Ölüm" dense de, daha sonraki yıllarda "Kara Ölüm" olarak tanımlanmıştır. Bunun sebebi de, genel inanca göre, bu hastalık sonucunda deri altı kanamalar yüzünden derinin siyaha dönmesidir. Aslında bu ad mecazi anlamda kullanılmış olup, "kara" burada kasvetli, sıkıntılı, kederli anlamına gelir.
Tarihî kayıtlara göre bu salgında kasıklarda şişmeler ("bubo"lar) meydana gelmekteydi. 19. yüzyılda Asya'da görülen veba hastalığında aynı belirti gözlemlendiği için 20. yy. başlarındaki araştırmacılar Kara Ölüm'ün Yersinia pestis adlı bakterinin yol açtığı, sıçan (Rattus rattus) yardımıyla ve pireler tarafından taşınan aynı hastalık olduğuna hükmetmişlerdir. Ancak, bubolar başka hastalıkların da belirtisi olabildiği için Kara Ölüm'ün bir veba salgını olduğu kesinlik kazanmamıştır. Günümüzde bu salgının sebepleri hâlâ araştırılmaktadır.








"..."


"Müzelerdeki Tarihi Eser Skandalı"

.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, 98 ayrı müzede yaklaşık 3 yıldır sürdürdüğü denetim çalışmalarının tamamladı ve bu müzelerden, bin 118 adet tarihi eserin kaybolduğu belirledi. Müzelerdeki bin 241 eser ise taklit çıktı.Kültür Turizm Bakanlığı 98 ayrı müzeye müfettişler gönderilerek envanter çalışması yaptırdı. Müzelerdeki tüm eserler sayıldı ve taklit olup olmadıkları da saptandı. Üç yıl süren çalışmaların ardından müzelerdeki bin 185 eserin kayıp olduğu belirlendi. Bu eserlerden 371’i arkeolojik, 100’ü etnografik ve 714’ünün de sikke (tarihi para) olduğu belirlendi. Müzelerde bin 241 ise taklit çıktı. Asılları çalınan ve yerine taklitleri konan eserlerin de 955’inin sikke, 286’sının arkeolojik olduğu saptandı.

BÜYÜK BÖLÜMÜ YURT DIŞINDA
Kayıp eserlerin fotoğraf ve özellikleri Gümrük Müsteşarlığı ile İçişleri, Dışişleri ve Adalet Bakanlıklarına gönderildi. Bir bölümü yurt dışına kaçırıldığı sanılan bu eserler ancak herhangi bir müzayedede satışa çıkarıldığı taktirde yurda geri getirilmesi için girişimde bulunulabiliyor. Kayıp ve çalıntı eserlerle ilgili 6 müze personeli devlet memurluğundan çıkarıldı. Altı personel hakkında ceza davası açıldı, 32 personele de disiplin cezaları verildi.Müzelerdeki eserler, koruma altında olmasına rağmen hırsızlarının hedefi olmaktan kurtulamıyor. 2000 yılında Konya’daki Yusufağa Yazma Eser Kütüphanesinden aralarında İbni Sina ve Katip Çelebi’ye ait olanların da bulunduğu 128 basma kitap çalındı. Çalınan ve kaybolan eserler arasında Aydın Nysa antik kentindeki podyum figür başları, Bursa’da M.S. 3’üncü yüzyıla ait ‘’Burçlar Kuşağı’’ konulu mozaik pano, Burdur Müzesindeki 2 adet aslan başlı fragman, Orhangazi Türbesi sanduka örtüsü, Sakıp Sabancı Müzesi bahçesindeki çeşmenin süslü tepelik kısmı ve ayakları, Milas’daki Bizans devrine ait sütun başlıkları, el yazması Kuran-ı Kerim’ler ile Aydın’daki balbal tipindeki mezar taşları da yer alıyor. http://www.8sutun.com/haber?id=50657
http://www.8sutun.com/Tarihten-geri-kalanlar-Topkapinin-altinda_62109.html

"Kişisel nükleer reaktör"



Next Energy News haber kaynağına göre Toshiba kişisel nükleer reaktör geliştirmiş. 20 feet (6 m) genişliğinde ve 6 feet (1.8 m) uzunluğundaki bu raktör 200kW nükleer enerji (Bir kaç komşunun, küçük çaplı iş yerlerinin enerji ihtiyacını karşılayabilecel miktarda ) yayabiliyormuş. Evinizin bodrumuna rahatlıkla sığabilecek büyüklükteki bu reaktörün tam otomatik olduğu ve gereğinden fazla ısınması gibi bir kaygının olmadığı kayediliyor.http://www.teknotesi.com/ilginc-tasarim/sirada-ne-var-sahisa-ozel-nukleer-silah-mi/

27.08.2009

"Holographic soldiers"

.

http://www.army-technology.com/

http://warfare.ru/

http://www.monch.com.tr/shanatr.html

http://www.futurefirepower.com/

http://www.fastcompany.com/tag/holographic-projector - http://www.tentonhammer.com/node/48001

http://www.nethaber.com/Haberler/929/Silah-Teknolojisi

Holografi, lazer ışınlarına dayanılarak gerçekleştirilen üç boyutlu görüntü işlemine verilen addır. Uzayda bir cismin varlığına ait enformasyon bize genellikle ses veya ışık dalgaları halinde ulaşır. Holografi, cisimlerden gelen dal­galardaki enformasyonu belirli bir şekilde depo edip bu enformas­yonda hiçbir kayıp olmadan tekrar ortaya çıkartmayı sağlayan bir tekniktir. Şimdi; elinizde herbiri 5 tank (Leopard 2 olarak düşünün tank dediğimde) yaratabilcek 5 holografi makinası var. Gerçek olarakda 10 tane tankınız var. Karşınızdada sizden biraz daha güçlü bir düşman. Olay tam olarak bir tank savaşı olsun. Yani açık bir alan, bir meydan muharebesi gibi. 10 Tankınızı yan yana dizdiniz ve 25 holografik tankıda aralara serpiştirdik. Düşman 10-15 tank beklerken karşısında 35 tank . Sizce duyguları ne olur?
1-Geri çekilir. _ 2-Pozisyonunu korur savunma hazırlıkları yapar. _ 3-Saldırır.
1 ve 2. seçenekler bizim için iyi-kısmen iyidir. 3 Seçenek ise... İşte savaş başlıyor...
Bizim holografik tanklara muhtemelen ateş açılacaktır. Eee mermi içinden geçer 5-10 metre arkasına düşer değilmi? Hayır holografik cihazlar bunu saptayıp tankın patladığı bir hologram yaratacaktır. Buda düşmanın tank gerçek mi hologram mı anlamasını zorlaştıracaktır. Bu arada 10 tankın ateş gücü 35 tankın ateş gücüne eş olmadığı için arka planda kendini gizlemiş tank avcıları-RPG ler bazukacılar durmadan ateş edeceklerdir. Yani ortamda bir kargaşa olacağı için hologram tanklarında bir kısmı(belkide hepsi) ateş ediyor gibi gözükecektir. Ayrıca tank vurulursa bir personelin kaybedilme ihtimali 10'da 9,5 dan 35'de 9,5 olacaktır.(Fena rakam değil değil mi?) Hatta bizim arka planda ilerleyen onlarca tarruz helikopterini gören düşman 100'de 80 geri çekilecektir. Bizim taaruz helikopterlerininde arasında birkaç gerçek tarruz helikopteri bulunması yeterli. Açacakları bir salvo ateşi bütün helikopterler ölüm kusuyor hissi yaratabilir.
Başka bir senaryo...
Bir düşman kasabası karşınızda duruyor fakat istihbarat yok denecek kadar az veya yetersiz. Kasaba hala düşmanın mı? Bizim mi? Kasaba boşmu? Holografik birkaç asker, Tank, ZPT, kamyonu kasabanın-şehrin-köyün girişine yollayın. Eğer yürüdükleri yol param parça olur üzerlerine her yönden ateş açılırsa orası düşmanındır ve sizi bekliyorlardır. Ama üzerlerine hiçbir ateş gelmiyorsa... hologramları geri çekmeyip ulu orta kaybedin yani silin. Bu sefer sadece 3-4 asker hologram yollayın. (Düşman hologramı tanımlayıp ateş etmemiştir ama bu sefer gelen askerlerin kanlı canlı asker olduğunu düşenebilir.) Eğer yine ateş açılıyorsa durumu biliyoruz, bölge düşman-ın. Yine mi ateş açılmadı? Bu bir savaş, bi zahmet gerçekten keşif yapalım.
.
Bir bilim adamının sözüdür: Bilim Kurgu filimleri olmasaydı bugünkü teknolojiye ulaşamazdık. Bilim her zaman önce hayaldir. Yazımın bir yerinde hologramların ışık olmasından dolayı ısı yayacağını ve termal kameralarda gözleneceğini söylemiştim.( ?) Şu anda hologram üzerindeki çalışmalardan biride onu gerçekten bir madde gibi sert yapmaktır. Ayrıca şu anda Nasa'nın holografiye ait koca bir bölümü vardır ki geleceğin iletişim-ulaşım-barınma sistemleri için çalışma yapılmaktadır. İletişim: Çoğu filmde gördüğümüz holografik iletişim sadece 10-15 yıl sonra çok doğal (cep telofonu gibi) olacaktır. Ulaşım: Işığı sertleştirip kısa mesafelerde(zamanla her mesafede) ulaşım için kullanmak. Barınma: Yardım bölgelerine birkaç janeratör ve holografi makinası ile bir kasaba kurulabilir. (Tabi ışığın sertleştirilmesi-dondurulması ile.)

-Birde bu konuyu Hologramlar ve Oyunlar adlı bir belgeselde izledim. Hayal dediğin şeyi yapan bir oyun firması var ve şu anda laboratuarlarında bu oyunu oynuyorlar. 360 dereceli bir patformda oyunların 6 temel unsuru olan(ileri-geri-sağ-sol-yukarı bakış-aşağı bakış) sistemini kullanarak bir rafting oyunu oynuyorlar. Yani hayal dediğin şeyi ben düşünmedim, olan bir şeyi biraz daha ilerletip savaş alanına taşıdım. Tamam ilerletmekten kaydım en az 15-20 senelik bir şey ama benim annem 20 yaşına kadar bilgisayar görmemiş şimdi bir oyun sitesinde aylık 50 liraya dj'lik yapıyor. Yani öyle bir zamanda yaşıyoruz ki teknoloji hergün 150 sene birden ilerliyor gibi.http://www.trmilitary.com/forum/viewtopic.php?f=10&t=20908&p=274719

http://www.cracked.com/article_15983_10-most-bizarre-military-experiments.html

http://blogs.zdnet.com/storage/?p=383

http://www.technologyreview.com/computing/18572/?a=f

http://cdn.videogum.com/img/thumbnails/videos/improved_touchable_holography.jpg

.

.

.

http://www.askerhaber.com - http://www.askerhaberleri.com - http://www.aselsan.com.tr

"..."


"KASHF - The Lifting of the Veil"