21.07.2009

"İllu-Zion" 2 - Devlet-i Âliye



"Osmanlı’yla savaşın sadece bir cephede değil, bütün cephelerde verilmesi gerektiğine inanan yahudilerden Jabotinsky’nin kurduğu Katır Tugayı, Çanakkale’de verdiğimiz yüz binlerce şehidin vücutlarını parçalayan silahlar, bombalar ve kurşunlar ile askeri lojistik ihtiyaçları cephe arkasında düşman kuvvetlerine taşımıştı."

Yahudi cemaati, Birinci Dünya Savaşı’ndan İngilizler’in galip çıkacağı düşüncesiyle Filistin topraklarında hak kazanmak için birşeyler yapmak niyetindeydiler…
İngilizlere yaranmak maksadıyla, Çanakkale Boğazı’ndaki düşman ordularına katılmak ve Türkler’e karşı savaşmak üzere karar aldılar… Bu sevda uğruna Mısır’da bulunan Yahudiler arasından işsiz gençlerden oluşan bir gönüllü taburu kurarak Çanakkale’ye sevkettiler.
M.Samuel Nissembaum’un “Yahudi Lejyonunun Doğuşu” adlı kitabında, bu ihaneti açıklayan satırlar:
“Büyük harp başladığında Mısır’da bulunan Yahudi gençlerden meydana gelen bir güç oluşturulmuştu. Bu kuvvetin başına, Çar ordusunun kahraman subaylarından iki Yahudi olan, Viladimir Yalinstisky ile Trumpeldor geçtiler. Bu suretle Yahudi kuvvetlerinin ortaya çıkmasına hiç bir engel kalmamış olduğu zaman, birdenbire içimizde bir endişe, tuhaf bir tereddüt doğuvermişti. Bunca yıldır başka memleketlerden eza ve cefa görerek koğulmuş Yahudilere karşı Türkiye’nin her zaman o en geniş ölçüde gösterdiği konukseverliğin hatırası!.. Fakat Filistin neredeyse İngilizler tarafından işgal edilecekti. Bu pek yakındı. Bir Yahudi kuvvetinin İngiliz işgal kuvvetleriyle yanyana harbe girmesi muhakkak lüzumlu görülmüştü. Bu suretle İskenderiye’de toplanmış olan işsiz fakat güçlü kuvvetli Yahudi gençleri bir gaye bulmuş oluyorlardı. Onlar artık yeni bir ümit yeni bir iman kuşanmış olarak Yahudi ırkına büyük hizmetler verme fırsatının tadını çıkarıyorlardı. Fakat İngiltere hükümeti Yahudilerin bu arzularını hoş görmedi. Bir Yahudi gönüllü kıtasının İngilizlerle birlikte harbe katılmasını uygun görmediler. Bu haber Yahudi gençlere ziyadesiyle büyük bir üzüntü verdi. Nihayet uzun bekleyişler ve müzakereler sonunda 1915 mart’ın onikinci günü (Zion Mule Corps) adındaki Yahudi taburu Çanakkale’ye gönderildi. Harpten sonra bu taburdan geriye dönen olmadı, böylece eriyen bu kuvvet yerine bir Yahudi Birliği daha teşkil edilememiştir”.
Siyon Katırcı Birliği: Kendilerine asırlarca kucak açan Osmanlı’ya, İngiliz üniformasıyla Çanakkale ve Filistin’de silah çekecek “Gönüllü Yahudiler Birliği” kuruldu. http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/History/mulecorp.html
İlk önce “Siyon Katırcı Kuvveti” adı altında Gelibolu Cephesi’nde, yardımcı birlik olarak görevlendirilen Yahudi Lejyonu, Mısır’dan Çanakkale Boğazı etrafında mevzilenen İngiliz birliklerinin ihtiyacı olan katırların nakledilmesinde kullanıldı. Mısır’da toplanan 650 kişilik Yahudi gönüllüden 562’si bu Katırcı Kuvveti’nde görev aldı
İngiliz Ordusu içinde bir Yahudi Birliği’nin kurulması ve İskenderiye’de ilk gönüllü listesinin ortaya çıkması, 4 Mart 1915 tarihine kadar gider.
Osmanlı Devleti, Filistin’i Suriye sınırları içinde Şam’a bağlı Kudüs, Gazze, Nablus ve Safed olmak üzere dört sancağa ayırdı. Daha sonra bu sancaklar Kudüs’e bağlı birer eyalet oldu. Filistin emirlerlerinden Cezzar Ahmet Paşa döneminde Mısır’ı ele geçiren Napolyon Bonapart, büyük bir ordu ile Filistin’in Yafa şehrini aldı. Ancak Cezzar Ahmet Paşa yönetimindeki Osmanlı ordusu Akka Kalesi'nde Napolyon’u geri çekilmek zorunda bıraktı (1799). Osmanlı Devleti’nin gerilemeye başladığı dönemde Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa, Filistin’in tamamını ele geçirdi. Filistin 1840 yılına kadar Mısır’ın yönetimi altında kaldı. Ancak daha sonra tekrar Osmanlı idaresine geçti. 1877 tarihinde Kudüs merkeze bağlı bir Mutasarrıflık oldu. Bir yıl sonra ise Nablus ve Akka Kudüs’e bağlandı. Böylece Filistin’in kuzeyi Beyrut Valiliği'ne güneyi ise Kudüs Mutasarrıflığı idaresine bırakıldı. I. Dünya Savaşı’ndan sonra ise Filistin’in yönetimi 402 yıllık Osmanlı idaresinden çıkarak İngiliz mandasına geçti. http://www.ottomanpalestine.com/
Osmanlı Devleti, Filistin’de Yahudi yerleşimini arttırmayı planlayan Siyonist harekete karşı daima ihtiyatlı bir siyaset takip etmiştir. Sultan II. Abdülhamid, Siyonizm'i siyasal bir sorun olarak görmekte ve Yahudiler'in kitlesel olarak Filistin’e yerleştirilmelerinin doğuracağı sakıncaları bilmekteydi.
Siyonist hareketin lideri Theodore Herzl, Filistin'in Yahudi göçlerine açılması ve buranın muhtar bir Yahudi idaresine sahip olmasına karşılık Osmanlı'nın Avrupa Devletleri'ne olan borçlarının ödenmesi ve Avrupa basınında Padişah lehinde propaganda yapılması teklifini sunmak üzere Sultan II. Abdülhamid'le görüşme talebinde bulundu. Padişah'la bizzat görüşemeyen Siyonist Lider Theodore Herzl teklifini 1901 yılı Mayıs ayında Polonya'lı adamı Philip Newlinsky aracılığıyla Sultan'a iletti. Ancak bu talebe çok hiddetlenen dâhi idareci Sultan II. Abdülhamid teklifi kesin bir dille reddederek "Eğer Herzl senin arkadaşın ise ona nasihat et, bu mevzuda bir adım daha atmasın. Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil Osmanlı milletine aittir. Milletim bu toprakları kanlarını dökerek kazanmışlardır. Ne ile aldıysak onunla geri veririz!" diyerek tarihi bir cevap vermiştir.
Yahudilerin harp anındaki en büyük icraatlarından biri de, Sina-Filistin-Suriye Cephesinde İngilizler adına casusluk yapmalarıydı. Filistin’in her yerinde, Aleksander Aronsohn’un öncülüğünde Yahudi aydınlar tarafından kurulan Nili Cemiyeti, İngiliz İstihbarat Örgütüne gönüllü olarak çok önemli casusluk faaliyetinde bulunuyordu. İngilizlerin Filistin Cephesi Başkomutanı Allenby, giriştiği hareketlerin başarıyla neticelenmesinde bu cemiyetin hayati önemdeki istihbaratlarından büyük ölçüde faydalanmıştı. Görgü şahitlerinden General Cevat Rıfat (Atilhan) yakalanan çok sayıda Yahudi casusun Şam’a sevk edilip Divan-ı Harb’te yargılandığını belirtmektedir. Medine Müdafii Fahreddin Paşa da, hatıralarında bu olaydan şöyle bahsetmektedir: “Lawrens, bizim nereden ve ne zaman geleceğimiz hakkında bilgiyi, geceli gündüzlü muhabere halinde bulunduğu Yahudi casuslarının merkezi halindeki İngiliz makamlarından alarak hareket ediyordu.” http://www.freedomfightersofnili.com/
NİLİ ( http://en.wikipedia.org/wiki/Nili ) Örgütü’nü kuran Aaronson Ailesi, Romanya’daki yahudi soykırımından( ) kaçmış ve 1882 yılında Osmanlı’ya sığınmıştı. Aaronsonlar, daha sonra gizli yollardan Filistin’e geçtiler ve bir Araptan yüksek fiyatla satın alarak “Zihron Ya’akov” ( http://en.wikipedia.org/wiki/Zikhron_Ya%27aqov ) adını verdikleri topraklara yerleştiler. Bu arada sadık vatandaşlar gibi davranarak Osmanlı’nın merhametinden de istifade ettiler. Canlarını Osmanlı askerleri koruyordu ve ne zaman Araplar veya bedeviler tarafından bir saldırıya uğrasalar Osmanlı zaptiyesine başvuruyorlardı. http://www.freedomfightersofnili.com/nili_facts.php
Filistin’de Osmanlı’nın koruması altında bir botanik mühendisi olarak çalışan Aharon Aaronson, İsrail devletinin kurulması için Osmanlı’nın yıkılması gerektiğine inananlardandı. Amerikan ve İngiliz makamlarıyla ilişkiye geçmiş ve Filistin’i işgal etmeleri için onlara yardımcı olabileceklerini söylemişti. Aynı dönemde, sonradan siyonist hareketin önderi olacak Haim Weizmann ( http://en.wikipedia.org/wiki/Chaim_Weizmann ) ise, İngiltere ordusu için patlayıcılar üretiyordu. Aharon Aaronson, Weizmann sayesinde üst düzey İngiliz yöneticilerine ulaştı ve onları meşhur Balfour Deklerasyonu’nu ( http://tr.wikipedia.org/wiki/Balfour_Deklerasyonu,_1917 ) yayınlamaya ikna etti. Bu deklerasyon otuz yıl sonra İsrail devletinin kurulmasının yolunu açmıştır.

Aaronsonlar ve Feinbergler, NİLİ öncesinde, Gideonim adında bir haberalma örgütü kurmuşlardı. 1914’ten sonra, Gideonim’in uzantısı niteliğinde faaliyete başlayan NİLİ, Aharon Aaronson’un adamlarından Avshalom Feinberg ve kız kardeşi Sarah Aaronson tarafından, 400 kişilik bir istihbarat örgütü olarak Filistin içinde kuruldu. Bu tarihten sonra Aharon Aaronson ise, İngilizlerin Mısır’daki karargâhında istihbarat subayı olarak görev aldı.
Daha sonra İsrail Cumhurbaşkanı olan Haim Herzog, Aaronson Ailesi’nin hikayesini anlatırken, “Osmanlı topraklarında gezen Sarah Aaronson’un sözde Ermeni soykırımına şahit olduğunu ve Türklerin bir gün kendilerini de böyle katledeceklerine emin olduğu için ihanet şebekesi NİLİ’yi kurmaya karar verdiğini” kaydeder. Damarlarındaki asil kanda( ) Türk düşmanlığı o seviyeye gelmiştir ki, tarihi gerçeklerin yalan olduğunu ispat ettiği sözde Ermeni Soykırımı iftirasını dahi, kendi emelleri için propaganda malzemesi yapmaya utanmamışlardır. http://www.tallarmeniantale.com/jewish-spies.htm
1915 yılının Mart ayından Ekim ayına kadar Filistin’i bir çekirge baskını vurmuştu. Hasat yapılamıyordu. Osmanlı Devleti, çekirgelerle mücadele için botanik mühendisi Aharon Aaronson’un bilgisine başvurdu. O da, bunun karşılığında casusluk suçlamasıyla tutuklanmış olan Avshalom Feinberg’in serbest bırakılmasını ve laboratuarında çalışanların bütün Filistin’de serbest seyahat hakkına sahip olmasını istedi. Elde ettiği ayrıcalıklar vasıtasıyla topladığı bilgiler İngilizler’in Filistin’i işgalinde kullanıldı. Aharon’un Filistin’in Hayfa şehri yakınlarında bulunan Atlit Köyü’nde kurduğu botanik laboratuarı göstermelik olarak Amerikalılara satıldı ve böylece illegal çalışmalar için Amerikan koruması da sağlanmış oldu. Bu laboratuar NİLİ’nin karargâhı olarak kullanılıyordu. http://www.loc.gov/exhibits/americancolony/amcolony-ww1.html
NİLİ casusları dindar olmamakla birlikte, ihanet örgütünün ismi Eski Ahit’ten alınmıştı. NİLİ’nin adı, Eski Ahit’teki “İsrail’in Kurtarıcısı Yalan Söylemez - Netzakh Yisrael Lo Yishaker - I Samuel 15:29” anlamına gelen bir ayetin baş harflerinden oluşuyordu. Fakat NİLİ casusları, bu ayetin aksine, hayatlarını yalan üzerine kurmuşlardı. Sarah Aaronson, Cemal Paşa’nın karargâhına kadar girip çıkarken sadık bir Osmanlı vatandaşı rolü oynuyordu. Avshalom Feinberg, kendisini Arap ve Müslümanların bir dostu gibi gösteriyordu. O kadar ki, saf Araplar ona “Şeyh Selim” lakabını takmışlardı. Bir diğer NİLİ casusu Naaman Belkind, Türk Ordusu’nda bir müddet teknisyen olarak çalışmıştı ve bazı subaylarla ahbap olabilecek kadar samimi olmuştu.
http://www.freedomfightersofnili.com/Photoview/gallery.php
Osmanlı Devleti için Çanakkale neyi ifade ediyorsa, Gazze de onu ifade ediyordu; bundan dolayı ordu var gücüyle direniyordu. İngiliz Ordusu, Osmanlı’nın Gazze’de kurduğu savunma hattını geçmeyi iki defa denemiş ve ikisinde de başarısız olmuştu. Aharon Aaronson, “botanik araştırmalar” kılıfı altında Filistin’in su kuyularının haritasını çıkarmıştı. Eğer Aaronson’un sağladığı su kuyuları haritası olmasaydı, İngiliz Generali Allenby, Gazze cephesini atlayarak, çölden direk Birüssebi’ye geçmeyi asla göze alamazdı. Allenby, savaşı bu kritik bilgiler sayesinde kazandığını çok iyi biliyordu. Bu sebeple savaş sonrasında yaptığı konuşmasında, NİLİ ve Aaronson Ailesi’nin katkılarını unutmayacak ve onlar olmasaydı bu kadar cesur bir savaşın verilemeyeceğini anlatacaktı. http://en.wikipedia.org/wiki/Battle_of_Jerusalem_(1917)
Monegan adında küçük bir istihbarat gemisi İskenderiye ile Atlit sahilleri arasında mekik dokuyor; NİLİ’nin topladığı bilgiler İngilizlere verilirken, İngilizlerin ve diaspora yahudilerinin gönderdiği altınlar NİLİ ajanları aracılığıyla Filistin’deki yahudilere dağıtılıyordu. Alman denizaltıları devreye girince, İngilizler posta güvercini kullanmaya karar verdiler. Ancak, güvercinlerle kurulan haberleşme sistemi, kısa zamanda hainlerin yer aldığı bu casus şebekesini ele verdi. http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/b4/Capture_of_Jerusalem_1917d.jpg
Osmanlı’ya ihanet eden yahudilerin ve yahudilerin elinde uçkur kuklası olan hainlerin sonları hiç iyi olmadı. 1917 Eylülü’nde NİLİ’nin casusluk faaliyetlerinin farkına varan Osmanlı Ordu İstihbaratı, bu ihanet şebekesini deşifre etti. Yakalanan Sarah Aaronson sorgulamasında hiçbir bilgi vermedi ve sonunda intihar ederek ihanetinin bedelini ödedi. Yosef Lishansky ve Naaman Belkind 16 Aralık 1917 günü idam edildiler. Aharon Aaronson 1919 yılında bir uçak kazasında hayatını kaybetti. Avshalom Feinberg ise, o hep aldatıp durduğu bedeviler tarafından çölde layık olduğu şekilde öldürüldü. Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra da, geride kalan sadık Türk Evlatları, Arap dünyasının dört bir yanında iz sürerek bu hainlerin birçoğunu avladılar.
Tarih hainlerden intikamını alsa da, ihanetler üzerine kurulmuş İsrail devleti, kurucu hainlerini hiçbir zaman unutmadı. İsrailli araştırmacılar tarafından, NİLİ casuslarının mezarları birer birer bulundu ve kutsandı. İsrail Gazze’ye 1967 yılında girerken, hedefinde çölde öldüğü bilinen Avshalom Feinberg’in mezarını bulmak da vardı; buldular ve mezarını Kudüs’teki Askeri Hertzl Mezarlığı’na askeri törenle aktardılar. Bugün NİLİ ismi, İsrail’de kız çocuklarına verilen kutsal bir isme dönüşmüştür. Gideonim ( http://www.isayeret.com/ ) ise, MOSSAD’ın altında bir yapı olarak faaliyetlerine devam etti. Gideonim, Aaronsonlara yakışır şekilde, Arapların da içine sızdı. Kendilerini Müslüman Arap olarak tanıtan yahudi erkekleri, Arap kızlarıyla evlendiler, çoluk çocuk sahibi oldular ve Filistin’in sırlarını İsrail’e sızdırmaya devam ettiler. İhanet, adeta genetik olarak, nesilden nesile aktarılarak bugüne kadar devam ettirildi. http://en.wikipedia.org/wiki/Avshalom_Feinberg
Cemal Paşa kumandasındaki Osmanlı IV. Ordusu, merkezi Şam’da konuşlanmış, Yemen’den Sina Yarımadası ve Filistin’e, Bağdat’a kadar geniş bir alana asker sevki yapıyordu. İngilizlerin Asya’dan Akdeniz’e ulaşan stratejik ulaşım merkezi Mısır ve Süveyş’e yapılacak başarılı bir saldırı ile düşmanın güç durumda kalacağı hesaplanıyordu. Osmanlı’nın Süveyş kanal harekatı 1915 yılı Ocak ayı içinde başlamış, kanal üzerine seyyar köprü kurma ve karşıya geçme çalışması hezimetle sonuçlanmıştı. 24 Temmuz 1916 yılına gelindiğinde Osmanlı ordusu Sina yarımladasını boşaltarak Filistin’in güney ucundaki el-Ariş’e çekilmişti. Çadır kamplar kurulmuş, Şam ve Halep’ten devamlı yardım alınıyordu. Osmanlı ordusu içinde   Avusturyalı askerler de vardı. Önemli kumandanlık görevlerinde Almanlar da bulunuyordu.
1917 yılı içinde Osmanlı ordusu Gazze –Birüssebi hattını tutmaya karar verdi. İngilizlerin iki kez Gazze üzerine yürümesi durduruldu. Düşmana ağır kayıplar verdirildi. Ancak 1917 yılı Eylül ayı içinde Gazze sahillerine yaklaşan İngiliz savaş gemileri ağır silahların takviyesi ile cepheyi takviye etti. Bu arada beklenmeyen olaylar gelişti. İngiliz askerleri Osmanlı ordusunun savunma hatlarının en zayıf yerlerinden yarma harekatı yaparak ilerlemeye başladı. Gazze düştü, arkasından da Birüssebi tehlike altına girdi. Osmanlı’nın savaş planları yaşanan hezimet ile çökmüştü. Gazze yakınlarında Yahudi yerleşim yerlerinden havalanan güvercinlerden bir tanesi havada vuruldu. Yere düştüğünde kanatlarının altında bağlı olarak şifreli yazıların bulunduğu belgeler bulundu. Osmanlı "Teşkilatı Mahsusa" ( http://tr.wikipedia.org/wiki/Te%C5%9Fkil%C3%A2t-%C4%B1_Mahsusa ) casusları yakalanan güvercinlerin havalandığı yerde araştırmalar yaptılar ve çok şaşırdılar. Osmanlı ordu karargahına sık sık ziyarete gelen ve kendisini Türk dostu olarak gösteren orta yaşlı alımlı ve güzel bir Yahudi kadın Sara’nın marifeti ile casus güvercinler havaya salıveriliyordu. Sara’yı kıskıvrak yakalayan Türk casusları daha da şaşırdılar. Kısa süre önce Osmanlı Ordu kumandanı Cemal Paşa ile karargahta kahve içerek derin sohbetler yapan bu kadından başkası değildi. Ekim 1917 içinde Türk casuslar Sara’yı konuşturmak için tutukladılar. Mensup olduğu örgüt arkadaşlarının isimlerini vermesi isteniyordu. Ancak Sara Aaranson sırlarını açıklamadan hayatına son vermeyi başarabildi. Sara’nın soruşturmasına katılan Türk casuslardan Cevat Rifat Bey, gördükleri ve duydukları karşısında oldukça şaşırmıştı. Osmanlı ordusu dıştan ve içten ihanetler içinde peş peşe yenilgiler almıştı. Ve 9 Aralık 1917 tarihinde Türk askerleri Kudüs cephesini de terk ederek daha kuzeye çekildiler. İngiliz kumandan General Allenbi, 11 Aralık günü yürüyerek Kudüs’e giriş yaptı. http://en.wikipedia.org/wiki/Sarah_Aaronsohn http://cat.inist.fr/?aModele=afficheN&cpsidt=18732524













Türk ordusu Filistin cephesinde tarihinin en ağır yenilgilerinden birisini almıştı. Sadece Gazze savaşları sonucunda asker kaybı 25.000 civarında idi. 10 bin asker de düşmana esir düşmüştü. Gazze savaşlarının sonunda düşman taraf oldan İngiliz ordusu nasıl olmuştu da Osmanlı cephesini kolaylıkla yararak hedeflerine doğru ilerlemişti. Yıllar sonra İngiliz İstihbarat Örgütü belgelerinin bulunduğu F0 serisi dosyalar içinde Sara’nın dosyası aralandığı zaman acı gerçekler ortaya çıkıyordu. Sara’nın emrinde çalışan çok sayıda kadın görevi gereği fahişelik de yaparak en gizli sırları elde etmişler, İngiliz general Allenbi’nin karargahına ulaştırmışlardı. http://whatreallyhappened.com/WRHARTICLES/mossadbug.html http://cezmiyurtsever.com/index.php?option=com_content&task=view&id=9&Itemid=3
Dünya tarihinin eşi görülmemiş savaş suçu ( http://cezmiyurtsever.com/index.php?option=com_content&task=view&id=204&Itemid=3 )
Osmanlı ordusunun Gazze Savaşı'nda 25 bin kayıp vermesinin fotoğraf ve belgeleri bulundu. Arşiv belgeleri, 15 bin Türk askerinin esir kamplarında gözlerinin kör edilmesi olayını da aydınlatıyor.
Araştırmacı tarihçi Cezmi Yurtsever, yaptığı açıklamada, Kadirli askerlik Şubesi'nin deposunda bulunan Osmanlı döneminden kalan Seferberlik Sevkiyat (Kur'a) Defterleri'nden o dönemde çok sayıda askerin savaşmak üzere cephelere gitmesi ve yaşanan olaylarla ilgili açıklayıcı notların yer aldığı bilgilere ulaştığını söyledi.
Yıllar süren araştırmalar için Osmanlı Arşivi, İngiltere ve İsrail Gizli Servis arşiv belgelerini de incelediğini belirten Yurtsever, İngiltere Savaş Arşivi F0 Box-10521. TAllahasse, FL 32302-0521 numaralı dosyadan Filistin savaşları esnasında İngiltere adına casusluk yapan Osmanlı Yahudisi Sara Aaranson'un fotoğrafı ve eylemleri hakkında bilgilere ulaştığını kaydetti. Elde ettiği bilgilerin şaşırtıcı olduğu kadar da ürkütücü ve düşündürücü olduğunu ifade eden Yurtsever, "Genç ve güzel olduğu kadar insanları bakışlarıyla etkileme gücüne sahip Sara, yakın aile çevresinde bulunan çoğunluğu kadınlardan oluşan "NILI" adında casusluk teşkilatı kurmuştu.
Osmanlı Ordu Merkezine sık sık ziyaretler yapmalar, cinsel cazibelerini kullanarak subaylardan bilgi sızdırmalar ve özellikle savaşın devam ettiği Gazze-Birüssebi cephesinin coğrafi ve askeri durumunu yansıtan ayrıntılara ulaşarak elde ettikleri bilgileri Mısır'daki İngiltere karargahına ulaştırıyorlardı" dedi. http://cat.inist.fr/?aModele=afficheN&cpsidt=18732524

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/5/55/Ottoman_surrender_of_Jerusalem_restored.jpg


İngiliz ordusunun 31 Ekim 1917 günü çöl arazisinden ansızın Birüssebi'ye saldırdığını, Üçüncü Gazze Savaşı olarak bilinen kısa sürede cephenin çökmesi sonucu 25 bin Türk askerinin saf dışı edildiği olay yaşandığını anlatan Yurtsever, askerlerden 13 bin ölü, 12 bini de esir düştüğünü kaydetti.

Savaşın başladığı gün, Hayfa kenti akınlarındaki evinden gökyüzüne uçurulan güvercinin Türk karargah binasına konduğunu ve yakalandığını ifade eden Yurtsever, "Kanatlarının altından düşman tarafına ulaştırılmak istenen mesaj yazılı kağıt bulundu. Olay izlendi.
Sara Aaranson ailesinin evine baskın yapıldı. Normal şartlarda Osmanlı Kumandanı Cemal Paşa'nın karargahına kadar girebilen Sara'nın NILI casusluk örgütünün lideri olduğu anlaşıldı. Sorgulama sürerken Sara sırları ile birlikte 9 Kasım 1917 günü tabancasını ateşleyerek intihar etti" dedi.
Sara ile ilgili bilgilerin arşivlerin gizli dosyalarında özenle korunduğunu ancak Üçüncü Gazze-Birüssebi Savaşı sonucu ve daha sonra Osmanlı ordusunun bozulması ile birlikte Mısır'daki esir kamplarına gönderilen 15 bin Türk askerinin "cerasol" katkılı su tanklarında zorla banyo yaptırılarak gözlerinin kör edilmesi olayı ile ilgili arşiv bilgilerine ulaştığını vurgulayan Yurtsever, "Dünya tarihinde eşi görülmemiş "savaş suçu" olarak görülmesi gereken Gazze-Birüssebi'de yaşanan olayların sorumlusu casus Sara Aaranson'dur. 25 bin Türk askerinin "başını yakan" ve sonra tüyler ürperten esir kamplarında gözleri kör etme olayları ile ilgili İngiltere Askeri Tarih Arşivlerindeki Sara ve casusluk çalışmaları belgelerinin bütün ayrıntıları ile açıklanması gerekir" diye konuştu. http://cezmiyurtsever.com/index.php?option=com_content&task=view&id=204&Itemid=3 http://www.havelshouseofhistory.com/Israel-Turkey%20Tac.jpg
http://kendihalinde.wordpress.com/2006/10/17/yahudilerin-hainlikleri-2/
Gizlenen Talmud Yasaları Şeytanın Muskası: http://www.simurg.com.tr/default.asp?shop=2&page=show&action=72563